“Ulusal Kanal 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır”

“Ulusal Kanal 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır”

“Ulusal Kanal 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır”

“Ulusal Kanal 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır”

“Ulusal Kanal 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır”
31 Ocak 2011 - 09:14

* Gazeteci-Yazar Nebiler; “Din’in, Milliyet’in, ırkın ne olursa olsun insan mısın sen adam mısın ona bakarım ben” dedi.


HABER MERKEZİ
Ulusal Kanal’ın 11. kuruluş yıldönümü nedeniyle İşçi Partisi (İP) Kırklareli İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Kalemler ve Kılıçlar” Konferansı 29 Ocak 2011 Cumartesi günü saat 13.00’da Rakkas Cafe’de yapıldı.
Konferansa Gazeteci-Yazar Halil Nebiler, Yazar Prof. Dr. Yalçın Küçük, Ulusal Kanal Trakya Temsilcisi Zafer Şen, İşçi Partisi Kırklareli İl Başkanı Halil Göçen katıldı.
‘Kalemler ve Kılıçlar’ alı konferans İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ulusal Kanal Trakya Temsilcisi Zafer Şen yaptığı açılış konuşmasında Ulusal Kanal’ın büyük bir çabanın adı olduğunu belirterek;
“Sevgili dostlar, bugün aramızda sözün ve kalemin 2 büyük isim var. Ulusal Kanal büyük bir çabanın adıdır. Haberle beraber valizi hazır olan bir Ulusal Kanal’dır. Her geçen gün izleyici sayısını arttırarak devam diyor. Eş benzeri olmaya 550 ortakla kurulmuş devrimin kanalıdır. Kime sırtını yaslarsan onun kılıcını sallarsın. Biz Ulusal Kanal olarak sırtımızı Cemaatlere, tarikatçılara değil, halkımıza yasladık ve halkımızın kılıcını sallıyoruz” dedi.
“Bakın ey CHP sizin geleneğinizde bu var” diyerek tepki gösteren Prof. Dr. Yazar Yalçın Küçük şu şekilde devam etti;
“AKP kafasını CHP’nin içine sokmayacağız. Ne demek bu AKP kafası. Bakın diyoruz ey CHP sizin geleneğinizde bu var. Daha önce de söyledik. İrfan Özaydınlı bileniz vardır. Çoğunuz bilmiyordur. İrfan Özaydın’ın sırası gelmişti Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Kimdi Başbakan Süleyman Demirel’di. Sonra CHP hükümete gelince ne yaptı. Evvela Milletvekili yaptı, değerli bir komutanımızdı, sonra da Bakan yaptı. Ben bunları söylediğim zaman Milletvekilliği yoktu. İşte benim şahidim. Ey CHP geleneğiniz budur. Üstelikte Hasan Iğsız Paşa çok dürüst bir paşa. Bunu milletvekili yapan biz onu Milli Savunma Bakanı olarak görmek istiyoruz. Çetin Paşa, öyle başladık biz. Sonradan da seçim yaklaştı. Bunlara gidiyoruz ve biz burada ne yapıyoruz. Gayet açık, bizim bu programımızda işimizi gücümüzü bıraktık, CHP’ye onların tarihlerindeki çok önemli büyük adımları aktararak bir şekilde enerji veriyoruz. Biz CHP’ye CHP propagandası yapıyoruz. Onu bulunca da İsmet Paşa hazretleri ağladı, herkes ağladı. Bende ağlamıştım o sıra.
Eski solcular olsaydı, solun eski sözlerini söyleseydik dünyada devrim rüzgarları esiyor derdik. Özellikle Müslüman, Arap dünyasında. 1848 Burjuva devrimleri rüzgarına benzer. Eğer bu seçimlerde istenilen başarı elde edilemezse Türkiye çok kötü günler görecek. Çok büyük bunalımlı günlerde olacağız. O zaman otobüsçünün kızına değil, hakiki CHP’ye Kemalist solcu, mücadeleci CHP’ye çok ihtiyacımız olacak, meselemiz budur, bunu söylüyoruz. Bunun için çırpınıyoruz. Biz tarikatlara siyasetle uğraşan, uğraşmayanlar diye ayırmayı kabul edemeyiz. Tarikatlar İslam’ı ortadan kaldırırlar. Hiç biri Kura’n okumaz. Şeyh’in söylediklerini yaparlar. Bunu söylemek mecburiyetindeyiz. Bu tarikatlar egemen olduğu müddetçe bu ülkeyi kurtaramayız. Onlara selam veremeyiz. Bunu söylemeye mecburuz. O bizim varlık nedenimiz.”
Gazeteci-Yazar Halil Nebiler, Silivri ceza evinde yatan İşçi Partisi Doğu Perinçek’i ziyaret ettiğini belirtti.
Nebiler yaptığı konuşmasında Perinçek’in “Bu duvarları yıkarak buradan çıkacağız. Bu mahkemeden devrim çıkacak” sözlerini konferanstaki katılımcılara ileterek büyük bir alkışın kopmasına neden oldu.
Nebiler; “Geçen gün Silivri’ye gittim. Doğu Perinçek, “Bu duvarları yıkarak buradan çıkacağız” dedi. Bende aman Doğu Bey yapmayın orası bana lazım orada başkalarını yargılayacağım yıkma duvarları dedim. Doğu Bey bu mahkemeden devrim çıkacağını söyledi. Değerli arkadaşlar siz kimi isterseniz, ne kadar isterseniz, kaç kapı, kaç duvar arkasına isterseniz tıkın, onlar burada. Bizimle beraberler. Genç Trakyalılar rahatsız, bir yerde rahatsızlık varsa, mümkünse ilaçla olmazsa ameliyatla halledilir. Halledilmeden de hiç bir şey olmaz. Neyi tartışırsak tartışalım 2 şeyi göz önünde bulunduracağız. Zaman ve mekandır. Yani biz neredeyiz, nasıl bir ülkedeyiz. Şöyle tarif edebiliriz. Dünya gezegeninin Asya ve Avrupa’nın birleştiği noktada kritik bir yerde, bir ülkedeyiz. Bu ülkede Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle Ermeni’siyle, Rum’uyla Alevi’siyle, Bektaşi’siyle, Sünni’siyle hep beraber yaşanan bir memleketteyiz. Burada önemli onan birliktir. Farklılıklarımız, zenginliklerimizdir. Doğrudur ama benzerliklerimiz bizi birbirimizle bütünleştirir. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir ama benzerliklerimizi ortaya çıkartacağız. Nedir bizim benzerliğimiz, emeğimizle yaşamamızdır. Bu pis düzenden nemalanmıyor olmamızdır. Alın terimizi masanın üstüne atıp, yoğurup ekmek haline getirerek akşam eve götürüp akşam çocuklarımıza helal yedirmemizdir, bizim. En büyük benzerliğimiz budur. Yoksa ne olacak, Kürt, Laz, Çerkez Müslüman, Sünni vesaire boş verin onları ne olacak ki bileğimizi kestik mi kırmızı akıyor. Din’in, Milliyet’in, ırkın ne olursa olsun insan mısın sen adam mısın ona bakarım ben” dedi.  (ue)