Maskeli Balo

Maskeli Balo

Maskeli Balo

Maskeli Balo

Maskeli Balo
25 Aralık 2010 - 09:33

SATIR ARASI



Merve Cankurt

“Miş” gibi yaşıyoruz her şeyi.
Beğen”miş” gibi, sevin”miş” gibi, üzül”müş” gibi…
Adeta hayatı yaşıyor”muş”casına geçiyor zamanımız.
Yürüdüğümüz caddeler bir tiyatro sahnesi, birkaç adım fazla atsak yolun sonuna gelip düşüyoruz. Sahnedeyiz adeta, ışıklar yüzümüze patlamış ve sahnedekiler dışında hiç kimseyi göremiyoruz. Bütün ümidimiz alkış “sesleri”, belli belirsiz görünen eller ve kapanan perdenin tekrardan açılması. Yani dışarıdan söylenen sözler, “sahi”ymiş gibi uzatılan eller ve biten bir şeylerin tekrardan başlayacağı umudu. Umudumuz bile bittiğinde tekrardan ummak dileği…

Maskeli Baloda gibiyiz.
Bir de, herkes o gibi bu gibi şu gibi… Unutmadan, bir de gerçeği ararken kendi kaybolan bir kesimi de yutuyoruz bu şekilde.
Maskeli Balodaysanız ve ışıklar yeni yanmışsa; maskenin ardından gülümsemeye çalışmak kadar anlamsız bir şey yoktur. Hiçbir ışık maskenin ardındakini göstermeye yetmez, ne iyilerin iyiliğini ne kötülerin kötülüğünü…
Adeta içi boş bir kostümün, ardında sahibi olmayan bir maskenin gözleri kadar boş ve anlamsız bakışlar, tavırlar içerisindeyiz.

Ey biz! Hem de buna rağmen yakınmaktayız karşımıza çıkan “Korkuluklardan.”

Maskelerden, kostümlerden, “mış” gibi yapmaktan, “gibi” olmaktan, hep bir şeylerin ipini boğazımızda hissetmekten vazgeçme zamanı gelmedi mi?