Kırklarelili perküsyon sanatçısı BurhanÖçal; “Oynatmak bana yeter”

Kırklarelili perküsyon sanatçısı BurhanÖçal; “Oynatmak bana yeter”

Kırklarelili perküsyon sanatçısı BurhanÖçal; “Oynatmak bana yeter”

Kırklarelili perküsyon sanatçısı BurhanÖçal; “Oynatmak bana yeter”

Kırklarelili perküsyon sanatçısı BurhanÖçal; “Oynatmak bana yeter”
16 Mart 2010 - 10:22

30 senedir Cenevreli bir ailenin yanında yaşayan, Kırklareli doğumlu perküsyon sanatçımız Burhan Öçal, bugüne dek dünyanın pek çok yerinde sahneye çıktı.

HABER MERKEZİ
 Klasik müzikten pop ve rock müziğe, etnik müzikten elektronik ve hiphopa kadar birçok tarzda performans gösteren Öçal, enternasyonal bir enstrümantal dil konuştuğunu ifade ediyor. Dünyanın ritim üzerine kurulu olduğunu söyleyen Öçal Yeni Asır Gazetesi Muhabiri Faruk Demir’le kişisel müzik serüveni ile günlük hayatı hakkında sohbet gerçekleştirdi. Yeni Asır Gazetesi’nde yer alan sohbet şu şekilde oldu;
* Avrupa'ya ne zaman gittiniz?
1977'de.
* Nereye gittiniz?
Ben Amerika'ya gidecektim. Kırklareli'deki manevi kardeşim Zürih'te okuyordu. O "Buraya gel buradan gidersin dedi", ben de direkt oraya gittim. O zamanlar terör var, televizyonlar siyah beyaz, sanatımı teşhir edecek bir yer bulamıyorum; çok da kreatif çalışmalar yapıyordum. Hayalim de Los Angeles'a gidip yıldızları görmekti. Ben de "Gidiyorum" diyerek yola çıktım. Babam ciddiye almadı, "3 ay sonra dönersin" dedi ama ben 3 sene dönmedim. O sırada da babamı kaybettim. 20 sene önce de annemi kaybettim, onu da göremedim hep konserlerdeydim. Derler ya "Show must go on".. Benimki de öyle oldu.
* Kaç yaşındaydınız?
20'li yaşlardaydım. Babam yaşımı büyüttü, askerliğimi de yaparak gittim.
* Dünyada müzik yapmadığınız ülke kaldı mı?
Var tabii, Afrika merkezlerinde, Kongo'da, Uganda'da yapmadım. Ama çok gezdim bütün kıtaları gezdim.
* Siz dünyada tanındınız, sonra Türkiye'ye geldiniz.
Meşhurluğu şöyle ifade edeyim; o relatif bir kavram ama müzik dünyası tanır beni. Dünya ünlüleri vardır herkesin tanıdığı; Madonna, Michael Jackson, Elvis Presley, Putin, Bin Ladin, Obama.. Ben dünyaca tanınan biri değilim belki ama dünya müzik piyasasında tanınan biriyim. Benim için radikal ve realist derler. Romantik bir ruhum olsa da ayaklarım yere basar.
Sizin için dünyanın sayılı müzik adamlarından biri demek yanlış olmayacak o zaman.
Ben çok geziyorum ama Fazıl Say ya da diğer müzisyenler de çok gezer. Ama çoğu bir türe ait eserler çalar. Bense klasik, pop, rock, etnik, elektronik, hiphop her tarzda çalıyorum. Yani ben enternasyonal bir enstrümantal dil konuşuyorum. Ritim çalıyorum. Dünya ritim üzerine kurulu. Sema da aşk da siyaset de sinema oyunculuğu da ritimle olur. Ben konserlerimde, bastonla gelen ihtiyar insanları kıpırdatmışımdır. İlle de kalbe girmek değil onun bedenini oynatmak da bana yeter. O anda insan mutludur.
Gençler sanatçıları idol seçiyor ve sizin haberiniz olmadan sizin gibi çalışmak istiyor. Peki onlara neler söylemek istersiniz?
Burada medyaya, devlete, kurumlara şu görev düşüyor öncelikle; o gençleri doğru insanlara yönlendirsinler. Tüketim üzerine, bulvar kültürüne, içi boş bir eğlence dünyasına yönlendirmesinler. Sanatı evrenselleştirmek önemli.. Ama illaki Amerika'ya gitmek gerekmiyor, oturduğunuz yerden de evrenselleşebilirsiniz.
* MANUEL YAŞIYORUM
Buradaki müzik adamları ile yurtdışını kıyasladığımız zaman Türkiye iyi durumda mı?
Henüz değil ama olabilir. Sanatta iltiması hoşgöremiyorum.
Sanatta torpil olmaz derler, çok doğru.
Ama sınır da yoktur kural da yoktur. İsteyen istediğini çalar, yorumlar, istediği ülkeye de gidebilir. Ben de öyle yapıyorum. Ama beni eleştiriyorlar. Çünkü ömrümün yarısı dışarda geçiyor, 3 günde bir uçuyorum. Programım yoğun.
* Dizüstü bilgisayarınız size yardımcı oluyor heralde.
Hayır ben manuel yaşarım, ajandam vardır. Elektronik özürlüyüm. Bir mail, bir SMS, bir cep telefonu kullanırım, başka hiçbir şeyden anlamıyorum. Ne facebookum vardır ne MSN kullanırım, sevmem. Benim vaktim az ve çok değerli. El emeğine çok önem veririm; el yazısı kullanırım, yemeklerde fastfood asla yemem. Sigara kullanmam, arada bir sigara içerim. Esası prensip edindim; ya hep ya hiç. İçersem adam gibi tam içerim ya da hiç içmem. Beslenmeme dikkat ederim. Spora başlayacağım tekrardan.
* Başka ne tür zevkleriniz var?
Kayak yaparım, klasik otomobile merakım vardır. Önceden sürat rallisi yaptım. Kazalar yaptım, ölümlerden döndüm. Şimdi klasik yapıyorum. Şimdi pek vaktim yok.
Sahne aldığınız her yer dolup taşıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Kulağımda küpe gibi bir söz vardır; "Less is more". Az demek çok demektir. Az yap öz yap. Şımartmayacaksınız, şımarmayacaksınız ve haddinizi bileceksiniz.
* SİNEMA PROJELERİ
* Hedefinizde neler var?
Müzik daha baskın ama sinema projelerim de var. Bir de güzel orkestra müzikleri yapmak istiyorum.
* Sizce dünya genelinde Türkiye'ye bakış açısı değişti mi?
Tabii, olumlu düşünülmeye başladı. Türkiye çok farklı bir ülke. Avrupa'da tozlu topraklı yol yok ama Türkiye'de çok. Burası bakir. İşgücü, genç nüfus, yeraltı ve üstü kaynaklarımız, 4 mevsimimiz.. Türkiye değerli bir ülke. Kaynaklarını iyi kullanmak zorunda. yoksa yazık olur. Şu halk türkülerimize baksanıza.  Dünyanın hiçbir yerinde türküler bu kadar günlük hayatın içine girmemiş.Evet. Ben mesela Bach'ı severim, tasavvuf müziklerini severim, çok fazla müzik türünü severim. Ama beni türküler kadar etkileyen türler çok azdır. Ben de şimdi bir albüm hazırlıyorum. Kısmet olsa da bi solo geçseniz türkülerde..
* Son olarak neler söylemek istersiniz?
Benim sloganım "One peace one world". Tek bir barış ve tek bir dünya. Bırakın herkes özgür olsun, üretsin. Irk ayrımı olmasın, herkes Türkiyeli.. Ülkemiz bir çiçek bahçesi gibi. Bunun kıymetini bilmek lazım.
* Bizim ses sistemimiz ile batınınkini birleştirmeyi çok denediler. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İki tarafı da iyi bilmek lazım ama örneklere bakarsak daha çok bozduklarını görüyoruz. Bangır bangır ucuz orglarla mahvediyorlar güzelim türküleri, şarkıları. Ben bu tür şeyleri dinlemem. Orijinal ve otantik olanı seviyorum. Çağdaşlığın çok seslilikle mümkün olduğu dayatılıyor Türkiye'de. Çok banal bir düşünce ve bana göre çok yanlış.
* Kendinizi başarılı görüyor musunuz?
Başarı benim lugatımda yok. Onun da bir hikayesi var. Çok gençken büyük müzisyenlerle aynı sahneye çıktım. Maestromuza dediler ki bu genç çok başarılı, değişik. Adam suratıma bile bakmadı benim. Gözlüklerini indirdi ve dedi ki "İlk çıtasını yeteri kadar yüksek tutamamış." Yani başarı diye bir şey ok. Kariyer ne ki.. Peynirci miyim ben kariyer yapacağım; ben müzik adamıyım.