İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Vali Aydoğdu’ya brifing

İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Vali Aydoğdu’ya brifing

İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Vali Aydoğdu’ya brifing

İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Vali Aydoğdu’ya brifing

İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Vali Aydoğdu’ya brifing
03 Mart 2010 - 09:19

“Kırklareli eğitimde çok iyi bir yerde”



HABER MERKEZİ
Vali Cengiz Aydoğdu 01 Mart 2010 Pazartesi günü İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü ziyaret ederek, Müdür Halil Ecevit’den brifing aldı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda yapılan brifingde, İl Milli Eğitim Müdürü Halil Ecevit, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve il genelinde eğitim ve öğretim hakkında bilgiler verdi.
İl Milli Eğitim Müdürü Halil Ecevit’in yaptığı bilgilendirmeler sonrasında konuşma yapan Vali Aydoğdu;
“Milli eğitim konusu, bizim her zaman sıkıntılı bir konumuz olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında uzun yıllar müfredatı tartıştık.1961 yıllardan sonra imkanlar açısından yetişemedik. Çünkü Türkiye nüfusu çok hızlı arttı. Yani o dönemdeki ülkemizin ekonomik imkanlarındaki artışa paralel bir artış gerçekleşmedi. Çok hızlı bir nüfus artışı, buna ilaveten çok süratli bir şehirleşme yaşadık. Dünyada bizim kadar bu manada hızlı şehirleşen çok az ülke vardır, beklide yoktur. Tabi bunun anlamı şu şuanda Cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığımız okullardan, mesela 1930’da onu baren alsak veya 1940’ı başlangıç alsak, o günkü okul sayımız bu günkü eğitimin yüzde kaç ihtiyacını karşılıyor? Desek; elimize çıkacak rakam %2 veya 3‘tür. %95 gibi bir hem öğrenci sayısı hem eğitim alt yapısı az. Dolayısıyla biz milli eğitim konusunda, milli eğitimin hem milliliği konusunda, hem de eğitim konusunda, eğitimin kalitesi konusunda çok gayret göstermemiz gerekiyor.
Hepiniz ekmeğinizi bu işi yaparak kazanıyorsunuz. Yıllardır bu işle meşgulsünüz ve çok iyi biliyorsunuz ki, kendi şahsınızdan da biliyorsunuz, sizin için eğitimcilik sadece bir meslek değil. Çünkü muhatap olduğunuz kitle ve yaptığınız işin mahiyeti itibariyle eğitimcilik bir hayat tarzı. Çünkü sizin rahleyi terhisinizden geçen öğrenci yaşadığı sürece onunla karşılaştığınızda kendinizi eğitimci gibi hissedeceksiniz. Dolayısıyla sizler ölene kadar eğitimcisiniz.
Bizler öyle değil emekli olunca başka bir dünyaya gireriz. Yani mesleğimizin psikolojisinden haleti ruhiyesinden, şartlarından başka bir dünyaya gireriz. Yani bir Mühendis, Bir Avukat. bir Doktor veya herhangi bir kamu görevlisi Hakim, Savcı, Kaymakam, Vali… Emekli oldu mu ayrı bir dünya ya geçer. Ama öğretmen emekli olsa da 10 yılda geçse emekliliğinden sonra 20 yılda geçse bir gün çarşıda, pazarda, bayramda, seyranda herhangi bir törende, kutlamada öğrencisiyle karşılaştığında, hocam diye elini öptüğü anda kendinizi eğitimci olarak hissedersiniz tekrar.
Dolayısıyla eğitimcilik mesleği hakikaten bir hayat tarzıdır bir hayattır mezara kadar da devam eder. Bizim o açıdan eğitimin esası, ne okuldur, ne sıradır, ne tebeşirdir, ne tahtadır, ne kitaptır, ne kalemdir, ne müfredattır. Eğitimin esası bizatihi insandır yani öğretmendir. Eğitici ve öğretici olan öğretmendir. Eğitimin sermayesi de odur malzemesi de odur. Bütün imkanı odur. Eğitimle uğraşan arkadaşlarımız hepimizin istikbali ile uğraşıyor. Eğitimle uğraşan arkadaşlarımız görevlerini ihmal ettiği zaman, bunun bedelini hepimiz ödüyoruz ve gelecek nesiller ödüyor. Eğitimden herhangi bir konuda ihmal bir ülkenin geleceğini hırsızlamak geleceğinden çalmak. bunları niye anlatıyorum eğitimin sorunlarından konuşurken işin idealizm boyutunu sık sık birbirimize hatırlatmalıyız. Eğitimle uğraşan insanlar romantik olmalıdır. Ölene kadar romantik olmalı ölene kadar idealist olmalıdır. Bunu gerçeklerden uzaklaşalım bulutlarda gezelim ayağımız yerden kesilsin anlamında söylemiyorum elbette gerçekçi olacağız realiteden hiçbir zaman uzaklaşmayacağız ama işin o idealizm kısmını romantizm kısmını, hiç bırakmayacağız, çünkü bütün çocuklar romantiktir. Ve bütün çocuklar aristokrattır, her çocuk asilzadedir. Yani köylü çocuğu da olsa, Vali’nin çocuğu da olsa çok zenginin çocuğu da olsa, kralın çocuğu da olsa, çocuksa dünyaya bakışı müthiş bir idealizm ve müthiş bir eşitlikçilik vardır. Biri köylü çocuğu, biri kralın çocuğu yan yana durduğunda onlara o ebeveynlerinin statüsünü veremezsiniz. Hepsi kral gibidir. Onun için sizin malzemeniz sizin muhatabı olduğunuz kitle romantiktir, idealisttir ve asalet sahibidir. yani o akıl bari olana kadar toplumdaki gerçeklerle yüz yüze gelene kadar çocukları hepsi aristokrat ruhlu asil insanlardır. İnsan olmanın esası öğrenmekle mümkündür. Öğrenen varlığa insan deriz
Şu anda da ülkemizde, şimdi Kırklareli’nde övünüyoruz. Kırklareli eğitimde hakikaten veriler onu gösteriyor. Ben 6-7 aydır ilinizdeyim hepinizi tebrik ediyor, teşekkür ediyorum. Hakikaten eğitimde çok iyiyiz. Kırklarelililer burada, Kırklarelili anne babaların da elbette takiplerinde rolü var ama, asıl rol asıl başarı sizlerin. Fakat işin bu yönünü de hiç ihmal etmeden, yani benim edebiyat öğretmeni bir arkadaşımın şöyle bir iddiası olmalı benden. Ders alan lise mezunu bir çocuk falan falan şairleri bilir, falan falan romancıları bilir en az ezberin de 3-5 büyük Türk şiiri vardır, bunlar bizi millet yapan şeylerdir. Öyle çocuklar öyle insanlar yetiştirmeliyiz ki dedi; bu ülke bir gün işgal edilse dahi, işgal altında da bir millet olarak yaşamasını bilen fertler yetiştirmeliyiz dedi… İşgal altında da bir millet olarak hayatiyetini, kültürünün canlılığını sürdürebilecek kabiliyette, direnebilecek kabiliyette çocuklar yetiştirebilmeliyiz diye bir söz söyledi. Yani eğitim böyle çok boyutlu bir konu.
Bugün milli eğitim teşkilatından brifing aldık Kırklareli eğitiminin bir panoramasını rakamlarla, daha çok hep birlikte bunlar rakamların ne anlama geldiğini siz bizzat içinde yaşayarak biliyorsunuz. Biz bu rakamları aldık ama sizler bu rakamların arkasındaki anlam dünyasının içinde yaşıyorsunuz.”dedi.
Toplantıya Vali Cengiz Aydoğdu, Vali Yardımcısı, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri, İl Milli Eğitim Müdürü, İl Milli Eğitim Şube Müdürleri, Öğretmenler ile Kamu Kurum ve Kuruluş Müdürleri katıldı. (s)