“Anayasa değişikliği ile federatif Türkiye'ye geçiş amaçlanıyor”

“Anayasa değişikliği ile federatif Türkiye'ye geçiş amaçlanıyor”

“Anayasa değişikliği ile federatif Türkiye'ye geçiş amaçlanıyor”

“Anayasa değişikliği ile federatif Türkiye'ye geçiş amaçlanıyor”

“Anayasa değişikliği ile federatif Türkiye'ye geçiş amaçlanıyor”
06 Eylül 2010 - 09:23

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şubesi tarafından  4 Eylül
2010  Cumartesi günü saat 12.30’da Dingiloğlu Parkı’nda yapılan “Anayasa
Değişiklik teklifi ve Demokratik Meşruiyet” konulu basın açıklaması
düzenlendi.

HABER MERKEZİ
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şubesi tarafından  4 Eylül 2010  Cumartesi günü saat 12.30’da Dingiloğlu Parkı’nda yapılan “Anayasa Değişiklik teklifi ve Demokratik Meşruiyet” konulu basın açıklaması düzenlendi.
Düzenlenen basın açıklamasına; ADD Kırklareli Şube Başkanı Nuriye Üstündağ, DSP Kırklareli İl Başkanı Yaşar Mert, DSP Kırklareli Merkez İlçe Başkanı İlhan Özaltan, İşçi Partisi Kırklareli İl Başkanı Halil Göçen, Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi Erol Özkan ve çok sayıda sivil toplum örgüt temsilcisi katıldı.
ADD Kırklareli Şubesi adına açıklamada bulunan Şube Saymanı Şükran Yöney şunları kaydetti:
“Gündemimizi uzunca bir süredir meşgul eden Anayasa değişikliği bakımından daha demokratik, darbelerin gölgesinden kurtulmuş bir Anayasa özlemi dayanak olarak gösterilmiş ve bu kapsamda "Demokratik Meşruiyet" kavramı sürekli olarak dillendirilmiştir.
Ancak gerek izlenen yöntemler ve süreç, gerekse Anayasa Değişikliğine ilişkin yasa önerisinin içeriği belirtilen hedefle bağdaşmamakta, bir çelişkiler yumağı olarak karşımızda durmaktadır.
Öncelikle, vatandaşların adil bir biçimde ve özgür iradeleri ile TBMM'de temsil edilmesini engelleyen Seçim Sistemi ve Milletvekili Adayları’nın belirlenmesi ile ilgili çarpık düzenin değiştirilmesi suretiyle yasama organının oluşturulması ve sonrasında uzlaşma sağlanarak, demokratik kitle örgütlerinin de katkısı alınmak suretiyle yeni bir anayasa yapılması gerekir iken; yaşanan süreçte; seçim barajı nedeniyle TBMM'de temsil edilemeyen büyük bir kesim ile tüm demokratik kitle örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlar dışlanmış, yok sayılmıştır.
Bunun yerine iradelerini peşin imzalarla kendilerinin seçilmesini sağlayan liderlerine teslim etmiş milletvekillerince; nerelerde ve ne şekilde hazırlandığı konusunda ciddi şüpheler bulunan değişiklik teklifi sorgulanmaksızın, tüm eleştirilere kulak tıkanarak onaylanmış, sonrasında topluma dayatılarak, toplumda kamplaşma ve ayrışmaya yol açılmıştır.
Bugün sürekli eleştirdiğimiz 12 Eylül Anayasası da bu düşünce sahiplerince, "Cahil millet anlamaz. Biz yapalım. Onlara nasıl olsa bir şekilde onaylatırız" düşüncesiyle kapalı kapılar ardında hazırlanmış ve tartışma olanağı bile verilmeyerek, bin bir baskı ve şantajla %92'lik bir halkoyu ile meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştır. Ancak dayatma ile yürürlüğe konulan anayasa, tarih boyunca özgür yaşamış ulusumuzun haklı tepkilerine yol açmış, toplumun hiçbir kesimi tarafından benimsenmemiştir.
Adeta tarihin yinelendiğini kanıtlar gibi, ne ilginç bir rastlantıdır ki, yine bir 12 Eylül günü yapılacak referandum ile 12 Eylül Anayasasının değiştirileceği ve demokratikleştirileceği iddia edilmektedir. Yaşanan süreçte ise; darbe Anayasasının yapılışı ve halkoyuna sunulmasıyla ilgili antidemokratik süreç ulusumuza yeniden yaşatılmaktadır. Yine milletimizin ve onun içinden çıkan sendikaların, baroların, meslek örgütlerinin ve öteki demokratik kitle örgütleri ile üniversitelerin, vb. rüştünü ispatlayamadığını, toplum için neyin iyi, neyin yanlış olduğunu bilemeyeceğini düşünen birilerince, uzlaşma ve danışma reddedilerek, kapalı kapılar ardında bir anayasa taslağı hazırlanmıştır. Bu taslak aleyhine konuşanlar; terör örgütü üyesi olmak, vatanım sevmemek, aklından zoru olmak gibi sözlerle suçlanarak topluma hedef gösterilmektedir.
Toplum tarafından büyük kabul ve saygı gören kimi kişiler ile demokratik kitle örgütlerinin; mevcut teklifin iyileştirme değil 12 Eylül Anayasası’nı dahi aratacak nitelikte ve pek çok tuzaklarla dolu olduğu yönünde kamuoyunu aydınlatmaya yönelik çabaları, büyük öfkeyle karşılanarak, bu kişi ve kurumlar referandum sürecinden sonra halledilmekle tehdit edilmiştir. Daha da ilginci Teklif aleyhine konuşanlar tehdit edilmekle kalınmamış, 12 Eylül dönemini bile aratacak şekilde bu teklif ile ilgili olarak tarafsız kalma, herhangi bir beyanda bulunmama yolunu seçenler de siyasi tehdit ve şantajlarla değişiklik lehinde beyanda bulunmaya zorlanmaktadır. Bununla da yetinilmiyor. Tartışma ortamı yok ediliyor, tüm medya neredeyse tek sese dönüştürüldü. Değişik kişilere hep aynı şeyler söyletilerek beyinler yıkanıyor.
Ancak ne yapılırsa yapılsın, bu 12 Eylül, ulusumuzun artık rüştünü ispatladığı, demokrasiyi özümsediği ve her türlü dayatmayı, dayatmaya cesaret edenlerin yüzüne bir tokat gibi çarparak, önceki 12 Eylül'ü temize çektiği ve bunu tüm dünyaya ilan ettiği bir tarih olacaktır.
Referanduma sunulacak yasa metninin içeriği ve iktidar partisinin lideri ile önde gelenlerinin söylemleri yanında, son zamanlarda gündemde önemli yer tutan bir kitapta anlatılanlar dikkatle değerlendirildiğinde, bu Anayasa değişikliği teklifinin, toplumun gittikçe büyüyen ve kangrenleşen sorunlarını çözmekten uzak olduğu, tam tersine örgütlenme özgürlüğü, hak arama özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi en temel insan hakları bakımından 12 Eylül Anayasası’ndan da geri hükümler taşıdığı, yargıyı ise tamamen siyasi iktidarın yedeğine alma amacı taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, Anayasa teklifinin toplumun temel ihtiyaçlarından değil, dış güçlerin, siyasal iktidarın ve bir cemaatin karşılaştığı güçlüklerin aşılması, ülkenin tüm tersanelerine, ormanlarına, madenlerine, arazilerine, önemli tesislerine ve kurumlarına hakim olunması, başkanlık rejimi ve federatif yapıya geçişin sağlanması arzusundan doğduğu kanısı son derece yaygındır.
Bugün bazı çevrelerce "Yetmez Ama Evet" Kampanyaları yürütülmektedir. Oysaki bu teklif ile ağır bir darbe alacağı anlaşılan yargı bağımsızlığı, vatandaşın haklarının korunmasının ve adil yargılanmasının teminatıdır. Tek başına yargının dönüştürülerek yürütme erkinin güdümüne verilmesi, mevcut Anayasa'da yer alan tüm haklar yanında, değişiklik teklifinin olumlu gösterilen düzenlemelerinin de hiçbir anlamı ve güvencesinin olmaması, tüm hakların sadece içi boş birer vaat haline dönüşmesi sonucunu doğuracaktır. Mevcut hakların kullanılması ise; siyasi iktidarların inisiyatifinde, ancak onların izin verdiği ölçüde ve onların izin verdiği kişilerce kullanılabilecektir.
Siyasal iktidarın başı tarafından; bu çalışmanın sadece bir kapı aralamak amaçlı olduğu asıl değişikliğin daha sonra yapılacağı yönündeki beyanlarda bulunulduğu görülmektedir. Bu tür beyanlar ise Anayasa Mahkemesi'nce iktidar partisi hakkında verilen karar da dikkate alındığında, aralanan kapının sistemi dönüştürme emellerinin önünde kilit pozisyonunda olan Yargının bu işlevine son verilmesi; kilidin kırılarak kapının aralanması, ardından ise, ırkçı-dinci-faşist bir federatif Türkiye'ye geçişin amaçlandığı endişesini arttırmaktadır.
Bu nedenlerle; Anayasa değişikliğine ilişkin yasa teklifinin referandum sonucu Evet oyu alarak kabul edilmesi halinde artık Türkiye dönüşü olmayan bir yola girecek, verilecek her evet oyu diktatörlüğe giden yolun taşlarını döşeyecek, bazılarının siyasi ve çıkar temelli emellerine ulaşmasını engelleyen kapının ardına kadar açılmasını sağlar iken, hak arama ve adil yargılanma kapılarının sonuna kadar vatandaşın yüzüne kapanmasına yol açacaktır.
Oysaki Hayır oyu vererek, toplumun tüm kesimlerince özlenen tümüyle yeni bir anayasa yapılmasına, her kesimin sahipleneceği ve “Benim değil bizim anayasamız” diyebileceğimiz bir metin oluşturulmasına fırsat yaratabiliriz. Bunu yapacak gücümüz, donanımımız ve azmimiz fazlasıyla mevcuttur.
Yaşadığımız bu tarihi süreçte birer demokratik kitle örgütü olarak bizler, üzerimize düşen toplumu bilgilendirme görevimizi yerine getirmek amacıyla bu saptamalarımızı yüce ulusumuzla paylaşıyor; demokrasi ve hukuk devleti ilkesine ağır darbe vuracağına; ayrışmaya, bölünmeye, hak kayıplarına, eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açacağına inandığımız bu teklife hayır diyoruz.”  (cs)