1 Mayıs’ın coşkusuyla 26 Mayıs grevine yürüyoruz”

1 Mayıs’ın coşkusuyla 26 Mayıs grevine yürüyoruz”

1 Mayıs’ın coşkusuyla 26 Mayıs grevine yürüyoruz”

1 Mayıs’ın coşkusuyla 26 Mayıs grevine yürüyoruz”

1 Mayıs’ın coşkusuyla 26 Mayıs grevine yürüyoruz”
07 Mayıs 2010 - 09:33


Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) MYK Üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, 1 Mayıs’ın birçok açıdan bu ülkenin emekçileri için bir dönüm noktası niteliğinde geçtiğini belirterek, bu coşkuyla iktidarı uyarmak için 26 Mayıs’ta üretimden gelen güçlerini kullanarak greve gideceklerini bildirdi.

          
“*
HABER MERKEZİ
Eğitim-Sen Kırklareli İl Temsilciliği’nde 05 Mayıs 2010 Çarşamba günü saat 18.00’de düzenlenen basın toplantısında konuşan,  Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) MYK Üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman  Şimşek, 1 Mayıs’ın birçok açıdan bu ülkenin emekçileri için bir dönüm noktası niteliğinde geçtiğini belirterek, bu coşkuyla iktidarı uyarmak için 26 Mayıs’ta üretimden gelen güçlerini kullanarak greve gideceklerini bildirerek şunları kaydetti:
“1 Mayıs’ı birçok açıdan bu ülkenin emekçileri için bir dönüm noktası niteliğinde geçmiştir. Ülkenin hemen her kentinde coşkuyla yapılan kutlamalar ve İstanbul’da Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen görkemli gösteri emekçiler için önemli moral kazanımlar taşımaktadır. Taksim Meydanı’nın emekçilere açılmasını halka bir lütuf gibi göstermek isteyenler unutmamalıdır ki: Taksim 1 Mayıs Meydanı yıllardır emekçilerin mücadelesi ve ödediği bedeller sonucu alınmıştır.
1 Mayıs 1977 emekçiler için karanlık bir dönemin başlangıcıdır. Ardından çorap söküğü gibi gelen cinayetler, katliamlar, işkenceler ve darbelerle bu ülke halkını açlıkla yoksullukla işsizlikle, baskıyla yaşamaya mahkûm etmiştir. 6 milyonun üzerinde işsizin olduğu, ancak gizli işsiz olabilecek bir asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçinin olduğu; çalışanların % 90’ının yoksulluk, % 60’ının açlık sınırının altında yaşadığı; sokaklarında zulüm ve sömürünün, açlık ve sefaletin kol gezdiği sermaye imparatorluğunu baskıyla, işkenceyle, kanla inşa edebilmişlerdir.
Ülkeyi sermaye cennetine çevirmişlerdir. Halkın ve ülkenin kaynaklarını özelleştirme adı altında çarçur etmişler, Eğitimi, sağlığı, temel kamu hizmetlerini sermayenin azgın sömürüsüne terk etmişlerdir. Halkı inancına göre, etnik kökenine göre, cinsel kimliğine göre bölmüşler ve bütün bunları ancak baskıyla, işkenceyle, kanla yapabilmişlerdir. Çocukları hapse atan, tecavüzlerden bile koruyamayan, insanlarını fişleyen, hakkını arayanları copla, gazla, linçlerle, baskıyla ezmeye çalışan bu sermaye düzenini ancak böyle kurabilmişlerdir.
1 Mayıs 2010 gösterilerinin bir başka önemli özelliği emekçilerin; halkın tüm kesimlerini ve mağdurlarını  birleştirme potansiyelini ortaya koymuş olmasıdır. 1 Mayıs’ta alanlarda bu ülkenin tüm renkleri yerini almıştır.
2008’in sonbaharından bu yana emekçilerin ve özellikle onların önemli mücadele örgütü KESK’in  krize karşı bütün baskı, operasyon ve sindirme girişimlerine rağmen sergilediği direnç ve bu direncin köşe taşlarını oluşturan 29 Kasım 2008, 15 Şubat 2009 mitingleri, 25 Kasım uyarı grevi eylemlerinin oluşturduğu zeminde bir dizi direnişin ortaya çıktığını görüyoruz.
İstanbul İtfaiye işçilerinin direnişi buna örnektir. Marmaray işçilerinin direnişi buna örnektir. TEKEL direnişi buna örnektir. 2 yıla yaklaşan zamandır emekçilerin AKP iktidarına karşı geliştirdikleri direnç emeğin öncelikli taleplerinin netleşmesine ve tüm toplumsal kesimlerde yankı bulmasına yol açmıştır.
Bu siyasi iktidar halkın sorunlarına yabancılaşmış, kendini tamamen sermayenin çıkarlarına vakfetmiştir. Ülkenin çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu varken, siyasi iktidar hala sermayeye yeni rant alanları, yeni pazarlar yaratmak dışında hiçbir şey yapmamaktadır. Ülkenin en önemli sorunu işsizliktir, ama gelin görün ki, 2010 Bütçesinde işsizlikle mücadele için 1 kuruş bile ayrılmamıştır. 1 Kuruş ayrılmak şöyle dursun dahası işsizlik sigortası fonu amacı dışında sermayenin emrine verilmiştir.
Bu ülkenin emekçileri daha fazla özelleştirme istemiyor. Esnek çalışma düzenini istemiyor. 4B’yi 4C’yi istemiyor. Taşeronluk sistemini istemiyor. Bu ülkenin emekçilerinin istemediği ne varsa AKP’nin ısrarla istediği odur. Emekçiler emperyalist politikalar tarafından kıstırıldıkları cendere karşısında isyan ediyor.
Siyasi iktidar iflas etmiş politikalarına karşı emekçilerin sergilediği bu direnci görmelidir. Emekçilerin 2 yıldır ortaya koydukları taleplere kulak vermelidir. Ancak Başbakan emekçilerin taleplerini görmek bir yana onlarla alay etmektedir. Emekçilerin uzun yıllardır verdiği mücadele sonucunda kazanılan Taksim meydanını kendisinin bir lütfuymuş gibi sunmakta, işsizliğe çözüm için pek sevdiği sermaye çevrelerinden işe adam alın diye ricacı olmaktadır.
Emekçilerin lütufa, merhamete ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz. 25 Kasım’da görmediniz, 4 Şubat’ta görmediniz. Taksim’de toplanan 500 bin emekçi, ülkede 1 Mayıslara katılan milyonlarca emekçi de mi size göstermedi yanlış yolda olduğunuzu. Şimdi de 1 Mayıs’ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs’ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”
Düzenlenen basın açıklamasına SES Genel merkezi Mali Sekreteri Köksal Aydın, ESM Genel Sekreteri Saim Güzel, Tüm Bel-Sen MYK Üyeleri Nurettin Kınık, Doğan Altun, Haber-Sen Genel Sekreteri Hasan Yıldız, Eğitim-Sen Kırklareli İl Temsilcisi Yessari Demirarslan, SES Kırklareli İl Temsilcisi İlknur Canpolat ile sendika üyeleri katıldı. (s)