Ortak Akıl Böl, Parçala ve Yönet

Ortak Akıl Böl, Parçala ve Yönet

Ortak Akıl Böl, Parçala ve Yönet

Ortak Akıl Böl, Parçala ve Yönet

Ortak Akıl Böl, Parçala ve Yönet
02 Aralık 2013 - 09:11

Özkan Başaran



















“Hayvanlar koklaşa koklaşa, İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” Atasözü, İletişimin önemini kadar güzel anlatmış.


Toplumsal yaşamdaki uyuşmazlıkların en büyük handikapı önyargılı tutumlardır.


İnsanoğlu denen varlığın eşref saati de vardır, eşşek saati de.


Hayat problemlerimizi çöze çöze ilerler. 


Sorunlar bittiği zaman da yaşam sona erer. Bu anlamda günlük streslerin verdiği moral bozuklukları, farklı yorumlara sebep olur.


Özünde çok iyi bir kişiliğe sahip insanlar, günlük moral bozuklukları yüzünden etrafa saçtıkları negatif enerji yüzünden kötü biri gibi algılanırlar.


Bu durumda da peşin hükümler giydirilerek, kişi topluma olumsuz lanse edilir.


Çatık kaşların altında yatan gerçeği bilmeden yok yere suçlanan bu insanların altın gibi kalpleri olamaz mı?


Kötü bakışların sizinle alakası yoktur ama “Acaba bana mı kızgın?” diye düşünürsünüz.


Oturup dertleştiğiniz de, durumun sizinle ilgisinin olmadığı ortaya çıkar.


İletişimsizliğin açtığı yaraların boyutları toplumsal kopuklukların temelini oluşturur.


Küçücük bir yerleşim bölgesinde yaşam süren birçok insanın kaynaşamaması, bir birleriyle konuşmadan peşin hükümle diğerlerini kötü algılamasındandır.


İnsanları birbirine kaynaştıran örgütlenmedir.


Ortak paydalarda buluşacak o kadar çok toplumsal sıkıntı varken, birbirinden uzaklaşıp kopuşmak emparyalist düşüncenin ekmeğine yağ sürmek demektir.


Küresel sömürünün amacı toplumu birbirinden ayrıştırıp kutuplaştırmaktır.


“Böl, parçala ve yönet” taktiğinin başarılı kılan da aynı toplumda yaşayan insanları bir birinden uzaklaştırıp düşmanlaştırmaktır.


Sermayeyi merkeze alan vahşi kapitalist düzenin en önemli silahı, insanların asgari müştereklerde birleşmesini önlemektir.


İnsanlar Kazancına göre bölünmekle kalmaz, siyasi görüşüne göre de bölünürler.


Bununla da yetinmeyen vahşi kapitalizm, etnik kökenine ve mezheplerine göre de insanları bir birinden ayrıştırır.


Amaç küçük küçük parçacıklara bölerek bir birine kapıştırmaktır.


Ayrıştırılan gruplar yerli işbirlikçilerinin de yardımıyla yaraları kaşınır ve kanatılarak bir biriyle konuşmaları engellenir.


Böylece birbirleriyle konuşup tartışmaları önlenir.


Niyet okurcasına felaket senoryaları yazılıp sahneye koyulur.


Kaos üretmenin zemini oluşturulunca da, ön yargılarla birbirine düşman gibi doldurulan aynı toprakların insanları vuruşturulur.


İki yumurta tokuşursa biri kırılır öbürü de zedelenir. 


Hangi savaşın kazananı vardır? 


Birisi çok kaybeder, öbürü de az. Ama ikisi de kaybeder.


Kazanan, sömürücü egemen güçler olur.


Biz bu coğrafyada beraber yaşamak zorundaysak, etnik kökeni ne olursa olsun dış güçlerin fitnelerine alet olmayacak şekilde uyanık olmalıyız.


Bugüne kadar ödediğimiz bedeller, gözümüzü açacak kadar ağar bedellerdi.


Bundan sonra simgelerin peşine takılıp birbirimizi kırmak yerine, insan odaklı düşünerek birbirimize tahammül etmeyi öğrenmeliyiz.


Toplumun en küçük birimi aileden başlayıp, tüm toplum katmanlarına kadar kavgadan önce uygarca tartışmayı önceleyen bir tutum sergilemeliyiz.


Beynimize yüklenen Önyargılar; bizim en büyük düşmanlarımızdır.


Birbirimiz hakkında fikir yürütürken tahmine dayalı yorum yapmak yerine, kişiyi karşımıza alıp doğruyu yanlışı direk kendisiyle konuşmalıyız.


Bebeklikten beri beynimize yüklenen korkuları ve tabuları yıkmadan, değişemeyiz. 


Değişmeden dönüşmeden de kabuğumuzu kıramayız.


Kabuğumuzu kırmadan da barışamayız, Özgürleşemeyiz ve Örgütlenemeyiz.


Örgütlenemezsek, bir birimize gizli düşman olup sömürülmeye devam ederiz.