Önyargılar yıkılacak, korkular yok olacak

Önyargılar yıkılacak, korkular yok olacak

Önyargılar yıkılacak, korkular yok olacak

Önyargılar yıkılacak, korkular yok olacak

Önyargılar yıkılacak, korkular yok olacak
01 Şubat 2013 - 09:51








Gelişmemiş toplumların en önemli sosyal hastalığı peşin hükümlü düşünme yöntemidir.


Atomu parçalayan insanoğlu, Önyargı denilen canavarı parçalamakta çok zorlanmıştır.


“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” demiş pir.


Aslında kendini bilmek; ulaşılmazı zor bir mertebedir.


Söylemesi ne kadar basit değil mi? “Kendini Bilmek” basitmiş gibi iki kelime. Ama hayatlar bu iki kelimenin üzerine kurulmuştur.


Herkeste kusur arayan kendine kör bakar.


Ne ararsan kendinde bulursun.  


Kendi arkandaki tokmağı görmeyeceksin, başkasının gözündeki çapağı göreceksin.


İşte bizim toplumsal yapımızın yarası da bu. Sürekli başkalarında kusur aramak. Komşunun küçüğüne özenip kendi büyüğümüzü görme körlüğümüzle hasetlenme hastalığının girdabında boğuşuruz dururuz.


Hâlbuki başkasının çoğundan bize ne fayda var? Bize kendi azımızdan fayda vardır.


Bu hastalıklı düşünme yapımızla, kendi huzursuzluğumuzu kendimiz hazırlarız.


Günlük hayatını başkalarının işlerini takip etmekle geçirenler, kendiişlerini unuturlar.


Siyasi hayata gelince. Bu hastalıklı düşünce anlayışı, siyasi hayatta da çıkılması zor zindanları oluşturur.


Hastalığın en önemli belirtisi de sanal korkular üretmektir.


Bizim siyasi hayatımızı derinden etkileyen sanal korkular, bazı siyasi partileri ayakta tutan en önemli unsurlardır.


Niyet okuma ile korkular üreten siyasi anlayışlar, toplumu buna inandırmışlardır.


İnsanlar bilmediği şeylerden korkarlar. 


Ay’ı tanrı diye kabul edenler, İnsanoğlu Ay’a ayak bastıktan sonra, Ay’ın tanrı olmadığını öğrenmişler ve korkular ortadan kalmıştır.


Siyasi hayatımıza yön veren çeşitli korkular yakın tarihimizin dengelerini şekillendirdi.


Darbe olacak korkusu.


Şeriat gelecek korkusu.


Ülke bölünecek korkusu.


Şu anki parlamentomuzu oluşturan partilere bakın. Her biri bu korkuların ürünü değil mi?


Biz demokrasiye bedel ödemedik. Birileri tarafından bahşedilen şeyler kalıcı olmaz. Bedeli ödenerek kazanılanlar kalıcıdır. Daha ilerilere taşınır. 


Toplumlar layık oldukları rejimlerle yönetilirlermiş. Parlamentolarda toplumların aynalarıymış.


Biz önyargılarımızı yıkmadan, korkularımızdan kurtulmadan, niyet okumaları bırakmadan toplumsal kişiliğimiz oluşamaz.


Kişiliği oluşmamış toplumların da gelişmesi dönüşmesi mümkün değildir. 


Demokrasi adına mesafe aldık. Ama yetmez. Daha çok bedeller ödememiz gerekecek.


Ne zaman ki; Bir kesim insanımızı artık darbe olmayacağına inandıracağız.


Bir kesim insanımızı şeriat gelmeyeceğine inandıracağız.


Bir kesim insanımızı da ülkemizin bölünmeyeceğine inandıracağız.


İşte o zaman, ortak paydamız olan Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı oluşacak.  Ve bu aşamada gelinecek noktada bütün toplum katmanları da hiç iğrenmeden ve hatta gururla “Türkiye Halkıyız” dediği gün, Önyargılarımızın yıkıldığı gündür. O günler de uzaklarda değildir.