“Şiddet bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor”

“Şiddet bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor”

“Şiddet bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor”

“Şiddet bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor”

“Şiddet bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor”
27 Nisan 2012 - 09:40

Kırklareli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu tarafından ‘Ebelik ve Çocuk Haftası’ kapsamında, ‘Aile İçi Şiddet’ paneli yapıldı.




HABER MERKEZİ





Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda 25 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 11.00’da Sağlık Yüksekokulu tarafından her yıl 21-28 Nisan tarihleri arasında kutlanan “Ebelik ve Çocuk Haftası” etkinlikleri kapsamında, ‘Aile İçi Şiddet’ paneli gerçekleştirildi.


Panelin açılış konuşmasını yapan Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç; “Şiddet gündemde kaldığı sürece biz sevgiyi ve kardeşliği çok az konuşabiliyoruz” dedi.


Şiddetin ve ülkeler arasında meydana gelen savaşların yerine sevgi, kardeşlik, dostluk ve barış konuşulduğu ve dikkatlerin iyilik yönünde olduğu sürece dünyanın birçok yerinde uygulanan şiddetinde azalmasına neden olacağına inandığını söyleyen Aykaç; “Bu yolda gayret gösterildikçe, ister ferdi, ister ailevi olarak biz dikkatlerimizi bu yöne yönetmiş olsak, yani sevgiye, kardeşliğe, barışa, huzura, paylaşmaya, fedakarlığa daha fazla hayatımızda yer verebilsek, alan açabilsek bizim bugün rahatsız olduğumuz birçok konu gündemde son sıralara düşmüş olur” şeklinde konuştu.


Şiddetlerin, savaşların devam ettiği sürece ülkede sevgiyi, kardeşliği ve barışı hakim kılmakta zorlanılacağını ifade eden Aykaç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü;


“Aile içi şiddet aslında hiçte konuşulmaması gereken, ele alınmaması gereken çok daha alt sıralarda olması gereken bir konudur. Ne yazık ki şiddet genel olarak dünyada, bizlerin gönüllerinde büyük yaralar oluşturuyor. Büyük bir tahribat yapıyor. Şiddet gündemde kaldığı sürece biz sevgiyi ve kardeşliği çok az konuşabiliyoruz. Sevgi ve kardeşliğin rolünü, özlemini daha az sarf edebiliyoruz. Toplumsal ve aile hayatımızda, bireysel hayatımızda sevgi ve kardeşliğe, dostluğa ve barışa daha az yer kalıyor. Oysa büyütmemiz gereken, sevgidir, kardeşliktir, paylaşmaktır, dostluktur. Bir birimize hoşgörü ile davranmamız gerekiyor. Hayat aslında her insan için başkalarıyla, başta aile içindekilerle olmak üzere uyum içerisinde geçinebilmektir. Başkalarını anlamaktır, onlara saygı göstermektir. Böylece gerçekte hayatı mutlu ve anlamı kılanın bu olduğunu fark ederiz. Bu yolda gayret gösterildikçe, ister ferdi, ister ailevi olarak biz dikkatlerimizi bu yöne yönetmiş olsak, yani sevgiye, kardeşliğe, barışa, huzura, paylaşmaya, fedakarlığa daha fazla hayatımızda yer verebilsek, alan açabilsek bizim bugün rahatsız olduğumuz birçok konu gündemde son sıralara düşmüş olur. Ancak ne yazık ki şiddet temel olarak bütün dünyada bir tırmanış sergiliyor. Ülkeler arasında savaş ve şiddet ne yazık ki her gün, her dakika dünyanın her köşesinde geçerli olduğunu görüyoruz. Bu dünya üzerinde yaşayan her ferdin aslında karşılaşmak istemediği karşı çıkması gerektiği bir husustur. Diğer taraftan biz ülke ve millet olarak şiddetin değişik yönlerini günlük hayatımızda da görmeye başlıyoruz. Bunlar içerisinde de aile içi şiddet önemli bir yer ediniyor. Beli bir dönemden itibaren günlük sıradan hadiseler haline geldi aile içi şiddet. Bu tabi bizi toplum olarak birçok noktada hatalarımızın bulunduğunu gösteriyor. Aile bildiğiniz gibi aslında bizim küçük ülkemiz, küçük devletimizdir. Şiddetler, savaşlar devam ettiği sürece ülkemizde sevgiyi, kardeşliği ve barışı hakim kılmakta zorlanacağız.” 


Panel Başkanı KLÜ Sağlık Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Prof. Dr Sefa Saygılı ise, Ailede şiddet ve şiddet faktörleri konusunda panele katılanları bilgilendirdi.


Saygılı, çocukluğunda şiddete maruz kalan kişilerin, kişilik bozukluklarının olmasına her konuda çözüm olarak şiddete başvurdukların söyledi.


“Alkol ve uyuşturucu kullanımı ve bazı kişilik bozuklukları da şiddete kolayca mehilleşmeye yol açar” diyen Saygılı;


“Çocuk ve eşlerini dövenler, genelde çocukluklarında şiddete maruz kalmış kişilerdir. Bu şahıslar anlaşmazlık ve geçimsizliklerin dayakla halledilebileceği konusunda adeta adeta yıllar boyu kendilerini şartlandırmışlardır. Şuur altlarındaki şiddeti bazen farkında bile olmadan tatbik ederler. Öfkeli, alıngan ve çabuk sinirlenen kişiler şiddete daha çok müracaat ederler. Eşler arasında sevgi, saygı ve hoşgörünün azalması, iletişimin bozulması da şiddete başvurmayı kolaylaştırmaktadır. Sürekli endişe ve stres içinde yaşamak da öfkelenmeye ve giderek şiddete kapılmaya yol açabilmektedir. Eve gelinde ufak bir bahane şiddete netice verebilir. Alkol ve uyuşturucu kullanımı ve bazı kişilik bozuklukları da şiddete kolayca mehilleşmeye yol açar.


Eşlerin bir birine karşı şiddete başvurması halinde o evlilikte yanlış şeyler var demektir. Kaba kuvvet geçimsizliğe ve evlilik bağlarının giderek kopmasına neden olur. Şiddet olan bir evde eşlerin bir birine karşı saygısı kalmaz, kişiler karşılıklı zarar görür. Artık o evlilik değişik iki şahsın gönüllü birleşmesi değil, bir birlerine saygı duymayan zoraki birliktelik haline gelir.


Şiddete maruz kalan kadın, eşlerine karşı gizli öfke besler. Kişiliğinin zedelenmesinden dolayı kalbi kırıktır ve aşağılık duyguları taşıyabilir. Giderek evlilikten de soğuyacaktır.


Amerika Birleşik Devletlerinde alkolik kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda alkole başlama sebebini, kocalarının uyguladığı şiddet olduğu tespit edilmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde her iki evlilikten birinde şiddet uygulanmaktadır ve her yedi saniyede bir kadın dövülmektedir. Kadın psikiyatri hastalarının yüzde 45’i şiddete maruz kaldıklarından dolayı rahatsızdır. Yine intihara teşebbüs eden kadınların yarıya yakını eşlerinin ona şiddet uyguladıklarından dolayı yaptıklarını söylemişlerdir. Yine şiddet karı koca arasındaki hiçbir meseleyi halletmemekte, ancak geçimsizliklerin keskinleşmesine sebep olmaktadır. Dayak olayı hamilelikte de olabilmekte bu da doğacak çocuğun sağlığını kötü yönde etkilemektedir.


Ailedeki şiddetli geçimsizlikler çocuklarda evlilik kurumuna karşı soğukluk ortaya çıkartabilir. Daya çocuğun en sevdiği iki insan arasında olduğundan çocuğun kendine güveni yeterince gelişmez. Aşağılık duyguları bulunan ve teşebbüs gücü zayıf kişiler olmasına yol açar. Kaba kuvvetin egemen olduğu evlerdeki çocukların mutsuz ve psikolojik sorunları olduğunu söylemek zor değildir.  Eşleri tarafından dayak yiyen anne, çocuklarını daha fazla dövmektedir. Yani hırsını çocuktan alabilmektedir” şeklinde konuştu.


Panelin devamında ise Kırklareli Barosu’ndan Av. Neslihan Akbay ve Av. Ayşegül Durmaz ‘Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun’, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Eğitim Koordinatörü Uzman Hemşire Özlem Çiftçi ise ‘sığınma evlerinde kalan kadınların sorunları’ hakkında çeşitli bilgiler verdi. (ue)