Koçarslan; “Sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakılmadı”

Koçarslan; “Sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakılmadı”

Koçarslan; “Sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakılmadı”

Koçarslan; “Sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakılmadı”

Koçarslan; “Sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakılmadı”
15 Mart 2014 - 08:01

Türk Sağlı-Sen Kırklareli Şube Başkanı Süleyman Koçarslan “14 Mart Tıp Bayramı” dolayısıyla yaptığı açıklamasında şunları kaydetti:

 



HABER MERKEZİ
Türk Sağlı-Sen Kırklareli Şube Başkanı Süleyman Koçarslan “14 Mart Tıp Bayramı” dolayısıyla yaptığı açıklamasında şunları kaydetti:
“14 Mart Tıp Bayramı. Ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıç tarihi ve aynı zamanda 14 Mart 1919'un yani İstanbul'u işgal eden düşmana karşı tıbbiye öğrencilerinin ve hekimlerin protestosunun yıl dönümü. Her iki hadisede her yıl kutlamaya ve hatırlamaya değer. İşte sağlık çalışanları için böylesine bir tarihi değeri olan bugünü, 14 Martı bizde bu sene bir bayram gibi karşılamak ve kutlamak isterdik. Ama İktidar ve bürokrasinin yandaş sendikayı da yanlarına alarak kurdukları şer üçgeni sağlık çalışanlarında bayram kutlayacak hal bırakmadı.
İşine geldi mi bir gecede kanun çıkartan, TBMM'yi torba yasa üretim merkezine çeviren iktidar, mevzu sağlık çalışanları olunca bugüne kadar kılını bile kıpırdatmadı. Çalışanların istediği düzenlemeleri yapmadı. 2013'ün Ocak Ayı’nda yeni bir bakan göreve başladı. Ama o da eskisini artmadı. Çalışan hakkını hukukunu gündeme getirmedi. Çalışanın sorunlarına kulak tıkadı. Bürokratlar; “Çalışanlara nasıl baskı yaparız”ın derdinde oldular. Siyasetçilerle birlikte ayrımcılık yaptılar. Ötekileştirmeler yaşandı. Çalışanlar mağdur edildi. Sözleşmeli yöneticilikle idareciler esir alındı. Uygulamalarda meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans saraylarına rahmet okutuldu. Örneğin başka bir sıkıntı yokmuş gibi hastanelerde personel ve hasta tuvaletlerini birleştirme projesi hayata geçirildi. Sonra da vazgeçildi. Trajikomik durumlar çalışanlara yaşatıldı. Siyasetin gölgesinde, makam koltuklarına sırtlarını dayayarak sendikacılık yapanlar ise Bakanla Pinpon oynamayı, Bakan Yardımcısı’nın peşinde kukla gibi gezmeyi marifet saydı. Çalışanlara hizmet etme yerine fotoğraflarla gözdağı vermeyi iş sandı. İktidar ve bürokrasinin çalışanlara yaptığı türlü baskılarla, bunlara giydirdiği yetki gömleği de çalışana zulüm aracı yapıldı. İşte böyle bir düzenin kurulduğu ortamda Doktorundan Hemşiresine, Ebesinden ATT'sine, Sağlık Memurundan Hizmetlisine kadar herkes yandı. Hak kaybı yaşadı. Son yapılan toplu sözleşmede mücadele dururken, müzakere devam edecekken Memur-Sen hemen imzayı attı. 500 bin sağlık çalışanının toplu sözleşmeyi zararla kapatmasına neden oldu. Kamu çalışanlarının 2 yılı heba edildi. Performans ödemeleri son yıllarda adeta bir yalana döndü. Sağlık çalışanları 5-6 yıl önce aldıkları ücretleri mumla arar hale geldi.  Bugün Üniversite hastanelerinde hekimlerin haricindeki sağlık çalışanlarına 3,5 TL gibi performans ücretlerinin verildiği utanılacak bir hal ortaya çıktı. Döner sermayede adaletsizlik, nöbet ücretinde eşitsizlik, geçici görevlendirmelerde adam seçmecilik gibi ne kadar hukuka ters, etiğe aykırı iş varsa hepsi mubah sayıldı. Kul hakkı, anayasal ilke, kanun önünde eşitlik yalan oldu. İş yükü sürekli arttırıldı. Kâr etmemiz lazım, çok çalışın. Modern kölemiz olun denildi. Aile hekimine hastanede nöbet geldi. Aile hekimlerine 200'e yakın görev verilirken ücretleri çeşitli bahanelerle sürekli düşürüldü. Asistanlar 36 saat nöbet gibi insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. Bir kanunla özelde çalışanlar devlet memuru yapılırken, her ne hikmetse devlet kurumlarında hizmet veren kamu dışı aile sağlığı çalışanlarına, vekil ebe hemşirelere ve 4/C'lilere bu hak tanınmadı. Yüzbinlerce sağlık çalışanı atama beklerken onlara yine kayıtsız kalındı. Sağlıkta işgücünü ithal sağlık çalışanı ile karşılamaya çalışan bir zihniyet ortaya çıktı. Hizmetliler sınavla yeterliliklerini ispatladıkları halde memur yapılmadı. Yıpranma payı, lisans tamamlama gibi sağlık çalışanlarının beklentileri yok sayıldı. Çalışma hayatını zehir ettiniz bari emekliliği sefil etmeyin, döner sermayeleri emekliliğe yansıtın talebini ilettik, hep bahaneler üretildi. Hiçbir şey yapmıyorsunuz hiç olmazsa çalışanların can güvenliğinden endişe etmeden hizmet sunmasını sağlayın dedik. Ancak göstermelik düzenlemeler yapıldı. Doktorlar katledildi. Hamile sağlık çalışanları tartaklandı. Hastaneler basıldı. Her ay bin sağlık çalışanı şiddete uğradı. Mobbing en çok kamu hastanelerinde yaşanır hale geldi. Tüm sağlık çalışanları tükenmişlik sendromu ile baş başa bırakıldı.
İşte halimiz böyle iken, hangi sağlık çalışanına dokunsak bin ah duyarken nasıl bayram kutlayacağız. Lafa değil icraata bakıyoruz ve ortaya çıkan bu tablo ile sağlık çalışanı olarak sadece ve sadece kahroluyor, ızdırap duyuyoruz.
14 Mart, bizim için keşke bayram coşkusu ve sevinci ile kutlayabileceğimiz bir tarih olsaydı. Fakat bu anlamlı günü sağlık çalışanları değil, sağlık çalışanlarını sorunlar yumağı içinde bırakanlar kutlayacak. Yine süslü sözler, hamaset dolu mesajlar işiteceğiz. Biz bunlara kanmayacağız. Hani diyorlar ya lafa değil icraata bakın diye Bizde icraata bakıyoruz, Bize bayramı zehir edenlere ve bayramı kutlamamıza mani olanlara hakkımızı helal etmiyoruz. 14 Mart’ta Yılın Doktoru’nu seçip 15 Mart’ta tüm sağlık çalışanlarına sırtlarını dönenlere sağlık çalışanları hesap soracaktır.” (Savaş Eskici)