Jön Türkler’in Tarihsel Sosyolojisi ele alındı

Jön Türkler’in Tarihsel Sosyolojisi ele alındı

Jön Türkler’in Tarihsel Sosyolojisi ele alındı

Jön Türkler’in Tarihsel Sosyolojisi ele alındı

Jön Türkler’in Tarihsel Sosyolojisi ele alındı
15 Mart 2014 - 07:58

Kırklareli Üniversitesi (KLÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından Türkiye’de Sosyoloji Araştırmaları serisinin 2’cisi düzenlendi.

 



HABER MERKEZİ
Kırklareli Üniversitesi (KLÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından Türkiye’de Sosyoloji Araştırmaları serisinin 2’cisi düzenlendi. Konferans 13 Mart 2014 Perşembe günü Rektörlük Kültür Merkezi Alt Salonu’nda saat 14.00’te gerçekleşti.
“Jön Türklerin Tarihsel Sosyolojisi” konusunun işlendiği konferansa; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Kabakçı katıldı.
Kabakçı konuşmasında; Tarih ve Sosyoloji arasındaki ilişkiyi ele alarak, modern sosyolojinin kurucularından olan Max Weberve Emile Durkheim’dan söz etti. Weber’in öneminin, onun Emile Durkheim’la birlikte ayrı ve bağımsız bir disiplin olarak modern sosyolojinin kurucusu olmasından kaynaklandığını belirtti. Weber sosyal bilimlere felsefi bir temel, sosyolojiye kavramsal bir çerçeve kazandırmıştır. Başka bir deyişle, Weber bir bilim olarak sosyolojinin genel kavramsal çerçevesini en iyi bir biçimde koyduğu, tutarlı bir sosyal bilimler felsefesi geliştirdiği ve nihayet, modern endüstri toplumunun temel özelliklerini sağlam bir biçimde kavrayıp ifade ettiği için modern sosyolojinin kurucusu olarak bilindiğini vurguladı.
Durkheim’in sosyoloji bilimini kurma, sosyolojiyi iyi temellendirme teşebbüsü, zamanın pozitivizmine dayandığı halde, entelektüel gelişimi Windelband ve Rickert’in de içinde yer aldığı yeni Kantçı gelenek içinde gerçekleştiğine de değindi.
Tarih ve Sosyoloji’nin melez bir disiplin olduğunu söyleyen Kabakçı, homojen bir yapıya sahip olan Jön Türkler’in,  pozitif düşünce ile ilişkisi olan ve sistematik hale gelen pozitivizmin insan ve siyasete nasıl bakması gerektiği sağlayan düşünceyi savunmuşlardır. Ahmet Rıza ve Prens Sabahattin’nin metafiziği reddeden ve bilimin üstünlüğünü kabul eden Pozitivizmi benimsemesinin önemini vurguladı. Konferans soru cevap şeklinde son buldu. (Savaş Eskici)