Tutucuların körlüğü

Tutucuların körlüğü

Tutucuların körlüğü

Tutucuların körlüğü

Tutucuların körlüğü
08 Mayıs 2013 - 09:18


ORTAK AKIL











Özkan Başaran





Havaların ısınmasıyla tabiat uyanıyor. Her yer yemyeşil. Baharın doruğunu yaşadığımız günlerdeyiz. Çiçekler açıyor. Kuşlar ötüyor. İçimiz kıpır kıpır.


Piknikler dostlukları pekiştiriyor. Sohbetler derinleşiyor.


Her sohbetin bir kazanımı olmalı. Muhabbetlerimizde Dedikoduları değil, Yaşadığımız kente ne verebiliriz? Onu tartışmalıyız.


Bizler bu topraklarda doğduk, bu topraklarda öleceğiz. 


Gelecek nesiller mezarımızın başında dua okumalı. Beddua değil.


Bu bağlamda her yurttaşa karınca kaderince sorumluluklar düşüyor.


Öncelikle geleceğe olumsuz bakma alışkanlığımız bir kenara bırakmamız gerekir.


Ülkemizin ve Bölgemizin sorunlarını konuşurken, pozitif bir dil kullanmalıyız. Büyük hedefler kurgulamalıyız.


Biz bölgesel olarak, Korkularla yatıp kalkan bir toplum olduk.


Dağarcığında projeler olmayanların tek yapacağı şey, korkular üretmek ve bu vehimleri topluma dalga dalga pompalamaktır.


Çapsız ve vizyonsuz siyasetlerin felaket senaryolarına inanmak demek, onların çıkarcı zihniyetlerine hizmet etmek demektir.


Topluma hizmet etme niyeti olmayan siyasetlerin ağzından projeler duyamazsınız. Halkın derdiyle dertlendiğini göremezsiniz.


Bu kötü zihniyetli siyasetler oturdukları koltukları boş yere işgal ederler. Halkın zamanını çalarlar. Fayda üretmek yerine zarar üretirler. Laf olsun, torba dolsun misali konuşmalarla gün öldürürler. Geride bıraktıkları bir eserleri var mı? Diye bakınız. Asla bulamazsınız.


Bölgemizin şanssızlığı tam da bu. Ne yazık ki, iş yapan ve yaptıran bir siyasetimiz olamadı. Hep boş sloganların arkasından gittik.


Kaybeden de hep biz olduk. 


Bu konuda iş yapmayanlar kadar, onları oralara seçenler de hatalıdır.


Çünkü İnsanlar layık olduğu şekilde yönetilirler.


Anlaşılan o ki, daha uzun yıllar da, bu böyle gidecek. 


Eğer yönetilenler hizmet alamadıklarının farkında değillerse, yapılacak bir şey yok. 


Hizmet alamayanlar, kabahati iş yapmayanlarda değil de, başka yerlerde ararlarsa, daha çok uzun süreler çamur içinde gezmeye devam ederler. Projeleri ve hizmetleri başka yerlerde görürler.


Bu noktada çok enteresan bir durum söz konusu. “İşletme körlüğü” diye bir kavram vardır. İçinde yaşadığınız rezalete alışarak, harabeyi görememek diye sosyolojik bir hastalık vardır. Bu hastalığı da, “Tutucuların körlüğü” diye adlandırabiliriz.


Bölgemiz insanının en önemli handikapı, almadığı hizmetin sorgulamasını yapmamaktır. Bildiklerinin kesin doğru olduğuna inanmak gibi bir değişmezlik. Körü körüne bağlılık ve tutuculuk, bir bakıma iş yapmayanları ödüllendirmektir. Susmak da kabullenmektir.


Durduk yere kimse kimseye bir şey vermez. Ancak, bol bol nasihat alırsınız. Ondan sonra oturup ağlarsınız.  Çünkü, tepkisiz toplumlar ezilmeye mahkumdurlar.


Kötüyü iyi gösterme ustalığı hizmet üretmeyen siyasetlerin en büyük hüneridir. Hataları meşrulaştırma özelliği, çıkarcıların kurnazlığıdır.


“Böyle geldi, böyle gitsin” mantığını savunanlar ayrıcalıklı durumlarını ve küçük çıkarlarını korumak için etrafını etkilemeyi kendilerine görev kabul ederler. Fayda üretmeyen yönetimlerinin iktidarını ayakta tutmak için çırpınıp duranlar, aslında her zaman kazananın yanında olacak kadar ürkek ve dönektirler.


Ama, küçük çıkarlara kurban edilerek çalınan geleceğimizin hesabı bir gün acı bir şekilde verilecektir. İşte o zaman bu günlerin sorumluları, sokağa çıkamaz hale geleceklerdir.


Tutuculardaki bu körlük, gün gelecek kendi zihniyetlerine de nankörlük olarak geri dönecektir.