“Toprak yoksa insan yok, yurt yok. Yurt yoksa devlet yok”

“Toprak yoksa insan yok, yurt yok. Yurt yoksa devlet yok”

“Toprak yoksa insan yok, yurt yok. Yurt yoksa devlet yok”

“Toprak yoksa insan yok, yurt yok. Yurt yoksa devlet yok”

“Toprak yoksa insan yok, yurt yok. Yurt yoksa devlet yok”
30 Ekim 2012 - 09:27

Geçtiğimiz hafta içerisinde Trakya’da yaşanan sel afetlerini değerlendiren TEMA Vakfı Lüleburgaz Gönüllü Temsilcisi Hakan Dedeoğlu şunları kaydetti:













HABER MERKEZİ





 “Neredeyse hiç kimse bir gerçeğin farkında değil. Yıllardır ülkenin birçok bölgesinde ortaya çıkan sel ya da benzer olaylarla can ve mal kaybı olduğu gözlense de ne yazık ki topraklarımızın dolayısıyla da insanımızın yok olduğunu hiç kimse ne görüyor ne de gösteriyor. Toprak kalmadığında hayat kalacak mı? Bunu hiç kimse umursamıyor. Ne kadar acı.


Tekirdağ’ın Saray ilçesinde ve de Lüleburgaz’ın Büyükkarıştıran Beldesi’nde sel sonucu ortaya çıkan tablo ciddiyetle ele alınmalıdır. Yurttaşlarımız can ve mal kaybına uğramıştır. Bazı yurttaşlarımız yaşadıkları olumsuzlukları “Doğa öcünü alıyor” şeklinde tanımlamışlardır. Ancak bu gelişmeleri afet olarak değerlendirmek çok da doğru değildir. Bizler birçok konuda olduğu gibi topraklarımızın korunması konusunda da duyarlı olamadığımız için doğanın doğal hareketlerini kısıtlayarak onun özgürlük alanını yok etmekteyiz. Bu açıdan doğanın başta insan olmak üzere her şeyi yok etmesi tesadüf değildir. 


Daha birkaç hafta önce Çorlu’nun Ulaş Beldesinin “Ergene” İlçesine dönüştürülmesi kararı karşısında, “Ergene Nehri yok mu sayılıyor” diye sormuştuk. Aşırı yağışlar sonucunda, aynı bölgede yer alan Ünilever Fabrikası da sular altında kaldı. Umarız fabrika adına olumsuz seyreden gelişmeler atıkların bölge topraklarına bulaşması anlamına gelmez. Bu konuda Çevre Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın gerekli özeni göstermesi şarttır. 


Trakya’ya düşen yağışların yol açtığı sorunlar bize, bazı gerçekleri tekrardan hatırlatmıştır. Bu gerçeklerin toplandığı üst başlık “doğaya rağmen davranma” çabasıdır. Bu üst başlığın altına çarpık sanayileşmeyi de koyabiliriz, plansız yapılaşmayı da. 


Örneğin, Büyükkarıştıran’da Mimar Sinan Köprüsü’nün çevresinde özellikle eski dere yatağında dolgu yapılması (100 dönüm civarı alanda taş, moloz dolgu) sonucunda park olarak düzenlenmesi ve yatağın daraltılması su emişini azaltmış ve suyun yerleşim alanına girmesine hız kazandırmıştır. Ayrıca Yıldız Dağları’nda taş ocağı, maden ocağı açılması vb. sebeplerle özellikle ağaçların kesilmesiyle ortaya çıkan sorunlar da suyun hızla ovaya inmesi sonucunu doğurmuştur.


Evet, Ergene Nehri boyunca Büyükkarıştıran, Çiftlikköy, Karamusul, Ovacık, Lüleburgaz Durak Mahallesi ve Türkgeldi Çiftliği son yağışlar sonucunda ortaya çıkan selden büyük zarar görmüştür. Yaşananlar bugüne kadar görülmeyen boyutlardadır. Ancak unutulmamalıdır ki doğanın yaptıkları insanların yaptıklarına cevap niteliğindedir. Bunun ne anlama geldiğini, doğayla uyumsuz davranmanın sonuçlarını durup düşünmeliyiz. Süreci insanüstü varlıklara havale etmek yerine, yaşananlarda sorumluluğu olan yöneticilerden hesap sormanın zamanı geldi de geçiyor.” (Savaş Eskici)