TEKEL işçileri ile alakalı bazı sorulara cevaplar

TEKEL işçileri ile alakalı bazı sorulara cevaplar

TEKEL işçileri ile alakalı bazı sorulara cevaplar

TEKEL işçileri ile alakalı bazı sorulara cevaplar

TEKEL işçileri ile alakalı bazı sorulara cevaplar
20 Şubat 2010 - 09:14


MİSAFİR KALEM


Görkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr
Devlet istediği zaman gereksiz derecede yüksek ücrette çalıştırma istediği zaman da açlık sınırında yaşatma hakkına sahip midir? Fazla ücret aldıkları zamanlarda hak yiyen devlet midir yoksa bu işçiler midir? Bu işçiler devletin tutarsızlığının cezasını çekmek zorunda mı?
Buradaki sorun zaten günlük bir sorun değil devlet-millet, halk vatandaş ilişkisi üzerinden gelişen bir sorundur. Bu sorun da devletin kurucu güç olarak kendini görmesidir ve kaynağı ülkenin kuruluşundadır. Hatta bu, devlet yapılanması yüzyıllardır düşünenlerin dahi ortak bir karar veremediği bir sorunsaldır. Türkçe açıklamasıyla devletin "baba" olmasıdır. [1] Devlet imtiyazlı bir sınıfsa ve halk bunu bizzat destekliyorsa, devlet, halkı üzerinde istediği tasarrufu yapma hakkına sahiptir. Olması gereken ve olan maalesef aynı değil.
Ancak devletin bireyin hizmetinde olduğu halde de söz konusu durum şöyledir: Zamanında yüksek maaş verilmiş olması bu yanlışın devam ettirilmesini gerektirmez. Kaldı ki ilkokul mezunu bir çalışana 772 lira verilmiş iken bunu az bulan varsa ülke gerçeklerinden bihaber olduğunu da bilmesi gerekir. Olayı ülkenin şartlarına göre değerlendirmemek gerçeklerden uzak ve yanlış bir değerlendirme olacaktır.
Devletin zamanında yüksek maaş vermesi bir hatadır. Daha doğrusu buradaki hata çalışanların farklı statülerde olmasıdır. Kamu çalışanlarının adeta imtiyazlı bir durumda olması her şeyden evvel etik değildir. Benim asıl takıldığım ve iş etiğine uymadığı kadar
insan olma ahlakına sığmayan, çalışmadan alınan paralardır. Hakka, hukuka, adalete bu kadar değer veren tekel işçileri madem gerçekten bu kadar hakperest idi geçmişte yaşananları nereye koyacağız?
Yine medyanın ve eylemlere destek verenlerin durumları da aşikârdır... 2000 Uzel işçisi hiçbir alternatif sunulmayarak kapı önüne konulurken ses çıkarmayanlar, bugün niye bu halde? Konu hükümete bağlanamıyordu belki de ondandır. "Ben işçinin hükümete karşı olanını severim"... Bu anlayışla işçi dostu olanlar durdukça, kendi padişahlığını korumak için çalışan sendikalar oldukça tek bir adım ilerleyemez işçi mücadeleleri.
Devlet yasal bir zorunluluğu yokken işçilere alternatif göstermektedir. Buna rağmen Ali Bulaç gibi "Hakkaniyete ve adalete uygun olan, işçiler başlangıçta hangi şartlarda sözleşme imzalamışlarsa, emekli oluncaya kadar devletin buna riayet etmesi; şirketi devralacak olanlar ilk sözleşmenin hükümlerini kabullenmelidir." denilebilir. Ancak bu durumda aynı şirkette aynı işi yapan diğer işçiler mağdur olmayacak mı? Bu imtiyazdan yararlanmak bu kez diğer işçilerin de hakkı olmayacak mı? Olacaksa devlet bunu nereden karşılayacak? Popülist uygulamalarla atılacak adımlar sebebi ile kasadan çıkan paralar bizim paramız değil mi? Sağlıktan, eğitimden kesilen paralar buraya aktarılmayacak mı? Bütçe açıklarından etkilenen devletin vatandaşları biz olmayacak mıyız? Yunanistan örneği karşımızda duruyor...
Hiç kimse bu durumda devletçiliğin suçunu konuşmuyor. Özel teşebbüsü suç, özel şirkette çalışmayı zül addetmenin altında yatan "sırtını devlete dayamak" gibi sakat bir düşünce burada konuşulması gereken konulardandır.
Devleti yücelten onu üstün gören ve bunu temel hareket noktası haline getiren zihniyet bunlardan vazgeçmedikçe bu sorunlar asla çözülemez. Ve unutulmasın ki J.J Rousseau’nun dediği gibi " Devlet büyüdükçe özgürlük de o oranda küçülür" En iyi devlet, en az yöneten devlettir.
___________________________
[1] Devlet "baba" ise bireyleri meydana getiren devlettir. Buna göre devlet üzerimizde her türlü hakka sahiptir, bizi var etmiştir. Onun resmi görüşü içerisinde hareket etmek de boynumuzun borcudur. O ne derse odur (!) Ancak bireyi devlet değil, devleti birey oluşturduğu için devlet olsa olsa çocuktur. Bireyler tarafından var edilen, bireylere göre şekil alan, bireylerin kendi istekleri doğrultusunda değiştirebildiği, üzerinde hak sahibi olduğu bir oğul... Ve devletin baba olması, babalar gibi bu devlete hükmeden bir kaç kişiden başka kimsenin işine yaramaz.