“Suriye'ye Emperyalist Saldırıya Hayır”

“Suriye'ye Emperyalist Saldırıya Hayır”

“Suriye'ye Emperyalist Saldırıya Hayır”

“Suriye'ye Emperyalist Saldırıya Hayır”

“Suriye'ye Emperyalist Saldırıya Hayır”
02 Eylül 2013 - 09:17

Kırklareli Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklamada bulunan Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanı Seyfi Meriç, Suriye’ye karşı yapılacak olan saldırıya karşı olduklarını belirterek şunları kaydetti:







HABER MERKEZİ


Kırklareli Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklamada bulunan Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanı Seyfi Meriç, Suriye’ye karşı yapılacak olan saldırıya karşı olduklarını belirterek şunları kaydetti:


“Ortadoğu’daki emperyalist kuşatma devam ederken Amerika Birleşik Devletleri, kendi müttefikleri ve bölgedeki işbirlikçi devletler üzerinden Suriye’ye yeni bir askeri müdahale hazırlığını gündeme getiriyor. 


Suriye’yi yeniden dizayn etmek adına iki yıldır kanlı bir iç savaşı körükleyen ABD emperyalizmi, şimdi de kimyasal silah kullanımını gerekçe göstererek bu ülkeye yönelik doğrudan askeri müdahalenin planlarını yapmakta. Kim tarafından ve ne amaçla olursa olsun kullanımı bir insanlık suçu olan kimyasal silahlar, emperyalist güçler tarafından yine kanlı bir savaşın gerekçesi olarak kullanılmaya çalışılıyor. Kimyasal silahların kim tarafından kullanıldığının objektif bir araştırmayla kamuoyunun bilgisine sunulması ve sorumlularının bir an önce yargılanması gerekirken bu silahlar, daha önce Irak ve Libya’da olduğu gibi yine daha fazla kan dökmenin, daha fazla vahşetin gerekçesi haline getirilmeye çalışıyor.  Suriye’yi iki yıldır harap eden müdahalenin bugün emperyalist bir savaşa dönüştürülmek istenmesinin ardında tek bir gerekçe vardır; o da emperyalizmin daha fazla güç hırsıdır.  Daha önce Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da bugünkü gibi yine “özgürlük ve demokrasi” sözcüklerinin ardına gizlenerek benzer bir vahşetin altına imza atanlar, artlarında milyonlarca ölüm bıraktılar. Sadece 2 yıldır Suriye’de sürdürülen iç savaş nedeniyle yüz binlerce insan hayatını kaybetti.  Yalnızca ülkemize mülteci olarak sığınan Suriyeli vatandaşların sayısı üç yüz bini geçti.  Emperyalist ülkeler ve işbirlikçilerince desteklenen silahlı çetelerin kan deryasına çevirdikleri ülkelerinden kaçarak, insanlık dışı şartlarda yaşama mahkum edilen yüzlerce Suriye vatandaşı, hastalık ve açlık gibi nedenlerle ölümle yüz yüze yaşamaya devam etmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan savaşlarda en ağır bedeli ödeyen kadınlar ise Suriye’de de iki yıldır devam eden bu vahşette şiddetin en ağır biçimlerine maruz kalmaya devam ediyor.  


AKP iktidarı ise başından itibaren Suriye’de sürdürülen iç savaşın destekleyicisi ve tarafı olmuştur. AKP iktidarı Suriye’nin kaderinin Suriye halklarının elinden alınmaya çalışıldığı bu iki yıl içinde Suriye’de etnik ve mezhepsel çatışmaları sürdüren silahlı çeteleri desteklemekten, kardeş halklarla savaşı ve düşmanlığı körüklemekten geri durmamıştır. İnsani ve tıbbi yardımlara dahi sınırları kapatarak katliamları destekleyen AKP iktidarı, bugüne dek ülkemizi NATO’nun askeri yığınağına çevirmiştir.  Memleketimizin dört bir yanı üslerle, NATO askerleriyle, ölüm füzeleriyle doldurmuş, savaşın kanlı bombalarının ülkemize yağmasına neden olmuştur. Ülkemiz savaşın parçası haline gelmiştir.  Yanı başımızda, komşumuz Suriye’de süren savaş ortamı kuşkusuz en başta Türkiye’yi etkilemektedir. Suriye’de halkların etnik ve mezhepsel farklılıkları körüklenerek karşı karşıya getirilmesi doğrudan Türkiye’yi etkilemekte, ırkçı şoven politikalarla halklar arasındaki mesafe açılmaktadır. Dahası, iç savaş gücü çetelere para ve silah yardımında bulunarak savaşı kışkırtan AKP iktidarı, bu çetelerin Hatay ve Urfa gibi birçok sınır ilinde ellerini kollarını sallayarak çevreye terör saçmasına izin vermektedir. Ülkemizin günden güne biraz daha savaş batağına çekildiği bu sürecin en büyük bedelini ise hiç kuşku yok ki bu ülkenin emekçileri, ezilenleri ödeyecektir. 


Bölgede “bölgesel güç olma hayallerinin” çöküşünü, çığırtanlığını yaptığı savaşla durdurmaya çalışan AKP iktidarının dilinden şimdi daha fazla kan damlıyor. Irak’ta iki milyona yakın insanın katledilmesine sesini çıkartmayan; ülkesindeki katliamların sorumlusu olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce hakkında yakalama kararı çıkarılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i Türkiye’de ağırlayan; destekledikleri çetelerin başta Rojava ve diğer bölgelerdeki insanlık dışı katliamlarını görmezden gelen Başbakan, bugün “insanlık suçu” kelimesini ağzına dahi almasın!  Gezi direnişinde polis terörüyle katlettiği gençlerin, Roboski'de katledilenlerin hesabı sorulmadı daha! Önce kendi işlediği insanlık suçlarından bahsetsin!


Bugün gerçek bir barış iradesi, nefret tohumları yerine kardeşlik duygularını pekiştirerek, ırkçı-şoven kışkırtmalara karşı anti-emperyalist dayanışmayı ve bir arada yaşam zeminlerini güçlendirerek sağlanabilecektir.  Bizler bugüne kadar emperyalist savaşlara karşı barışı haykıran  emek ve meslek örgütleri olarak; ülkemizde ve bölgede alanları “barış” çığlıklarıyla doldurmaya devam edeceğiz.  Hiçbir ülkeler koalisyonunun müdahale kararı, meşru değildir. Birleşmiş Milletler dahil, hiçbir örgütün işaret ettiği gerekçe emperyalist savaşları meşru kılamaz! Şimdi, savaş çığlıkları atanlara karşı, halkların geleceğine kendilerinin karar vermesi için, halkların kardeşliğinin bu topraklardan sökülüp atılmaması için sorumluluk alma zamanıdır! Sesimizi hep birlikte büyütelim. Emperyalizmin taşeronlarına, işbirlikçilere, bu ülke topraklarını NATO toprakları sananlara; emperyalizmin kalkanı olmaya ant içmişlere karşı mücadeleyi hep birlikte yükseltelim.  Suriye halklarının geleceğini ellerinden alan ve yaşadığımız toprakları ABD emperyalizminin kirli üssü haline getirenlere yanıtımız her zaman eşit, özgür, demokratik ve bağımsız bir ülke mücadelemizi yükseltmek olacaktır.” (Savaş Eskici)