“Sulak alanlar yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir”

“Sulak alanlar yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir”

“Sulak alanlar yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir”

“Sulak alanlar yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir”

“Sulak alanlar yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir”
02 Şubat 2010 - 09:31

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü” dolayısıyla Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, sulak alanların birçok işlev ve değerlere sahip olan yeryüzünün en hassas doğal ekosistemler olduğu belirtilerek şunlar kaydedildi:

HABER MERKEZİ

“Sulak alanlar, bulundukları bölgenin su rejimini ga¬ranti altına almaları, bölge ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağla¬maları gibi birçok işlev ve değerlere sahip olan yeryüzünün en hassas doğal ekosistemlerdir.
Yaşamlarını devam ettirebilmelerinin en önemli koşullarından biri olan su kuşlarına, barınma, üreme, beslenme, konak¬lama ve kışlama ortamının olmasının yanında; su akışının düzenlenmesi, taşkın kontrolü, sulak ortamların beslenmesi, su konumu, besin zincirinin kontrolü, zehirli maddelerin  uzaklaş¬tırılması, biyolojik çeşitliliğin korun¬ması, tarım, otlatma, balıkçılık ve av¬cılığın sürdürülmesi, dinlence, turizm ve bilimsel araştırma gibi çok yönlü fonksiyonlara sahip olan sulak alanlar kirlenme, aşırı ve plansız kullanım se¬bepleriyle en çok tehdit altında olan doğal sistemlerdir.
Tarihsel süreç incelendiğinde, ilk insan yerleşimlerinin deltalar, taşkın ovaları, göl ve akarsu kıyıları gibi sulak alanlar olarak tanımlanan yerlerde yoğunlaştığı görülmektedir.
Babilliler, Mısırlılar, Aztekler ve çok sayıda gelişmiş uygarlık suyu etkin bir biçimde kullanmışlar ve sulak alanları kurutmadan tarım yapabilmişlerdir. Mezopotamyalılar, Çinliler, Hintliler gibi pek çok topluluk, binlerce yıl sulak alanlarla iç içe yaşamışlar ve her  yıl yenilenen verimli taşkın ovalarında tarım ve hayvancılık yapmışlar, sazından, balığına ve kuşuna sulak alanların sağladığı olanaklarla büyük medeniyetler kurmuşlardır.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve alan çalışmaları sulak alan¬ların ekolojik oluşumları açı¬sından önemli fonksiyonlara sahip olduklarını ve çevrelerinde yaşayan insanlar için çeşitli değerler taşıdık¬larını göstermektedir.
Bu özellikleri iti¬barı ile bulunduğu bölge ve ülkenin olduğu kadar, bütün dünyanın da doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilmekte ve mutlak korunması ge¬reken ekosistemlerin başında değer¬lendirilmektedir.
Sulak alanların korunması konusun¬da özel bir sözleşme olan Ramsar Sözleşmesi, İran'ın Ramsar Şehrinde 1971 yılında imzaya açılmıştır. Ül¬kemiz "Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öne¬me Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme"yi (Ramsar Sözleşmesi), 3958 sayılı Kanunla uygun bularak söz¬leşmeye taraf olmuş ve 17.05.1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete'de yayımlamıştır.
Ülkemiz Ramsar Sözleşmesine ta¬raf olarak, sınırları içerisindeki bütün sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanılmasını uluslararası düzeyde taahhüt etmiştir. Sözleşmenin ulusal düzeyde  uygulamasına yönelik, uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın bütün sulak alanların ko¬runması, geliştirilmesi ve bu konuda görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon esaslarını belirlemek maksadıyla, 30 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan ve daha sonra revize edilen "Sulak Alanların Korun¬ması Yönetmeliği" 17 Mayıs 2005 ta¬rih ve 25818 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Sözleşme¬de sulak alanlar; "tabii veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, de¬nizlerin gel-git hareketlerinin çekil¬me devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, bütün sular, sazlık, bataklık ve turbiyerler" olarak tanımlanmıştır.
Gerek Ramsar Sözleşmesi'nin ge¬rektirdiği yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi, gerekse her geçen gün kirlenme ve habitat kaybı sebebiyle yok olmakta olan bu değerli ekosis¬temlerin korunması ve sürdürülebilir kullanılması hedeflenmektedir. Sözleşmenin imzaya açıldığı 2 Şubat günü "Dünya Sulak Alanlar Günü" olarak kabul edilmiştir.” (s)