Şükreden kullarım azdır (1)

Şükreden kullarım azdır (1)

Şükreden kullarım azdır (1)

Şükreden kullarım azdır (1)

Şükreden kullarım azdır (1)
23 Temmuz 2011 - 08:41


GÜL BAHÇESİ


 


Bayram Bıyıklı 


 


Rabbimizin, üzerimizdeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. İçinde bulunduğumuz bunca nimetleri biz istemedik, böyle bir talebimiz de olmadı. Bizim bunlara muhtaç olduğumuz, bunlarsız yapamayacağımız bilindiği için ihsan edildi. Biz bilsek de bilmesek de hakikat budur...


Kavuştuğumuz bunca nimetlere şükrediyor muyuz? İtiraf edelim ki hayır. Rabbimiz de; “şükreden kullarım azdır” buyuruyor.


Şükretmiyorsak veya az şükrediyorsak bunun birçok sebebi var: Birincisi bedava bulduğumuzdan ve hiç eksik olmayan nimetlerini nimet olarak görmemeye başladığımızdan.


Hava, büyük nimettir. O olmazsa, hayatta kalmamız mümkün değildir... Yeryüzünden hava çekilse çok değil, on dakika sonra hepimiz ölürüz. Havayı yaratan, her dakika hayatımızı kurtarıyor. Ne kadar şükretsek yine de azdır.


Oksijenin ne kadar büyük nimet olduğunu, havasız kaldığımızda anlarız. Birisi boğazımızı sıkarsa veya sauna gibi havasız yerde uzun kalırsak o zaman havanın kıymetini anlarız. Ama neye yarar!..


Sıhhatin güzelliğini, sabahlara kadar sancılar içinde kıvrananlar bilir. Gözün değerini âmâ olanlar daha iyi anlar. Kulağın kıymetini de sağır olanlar takdir eder.


 Bir fakir hocasına dert yanar; çok fakir olduğunu, hiçbir şeyinin olmadığını söyler. O da, ona sorar; sana deseler ki: Gözlerinin karşılığı sana on bin dirhem verseler razı mısın? “Hayır” diye cevap verir. Sağır olursan on bin, ona da “hayır” der. Dilsiz olsan, konuşamasan on bin dirhem, ona da “hayır”, ellerin ve ayakların felç olursa on bin... Ona da razı olmaz. Aklını kaçırsan bir on bin daha verseler ister misin sorusuna da şöyle cevap verir: Aklımı kaybettikten sonra parayı ne yapacağım?


Bunun üzerine hocası der ki: Allah’tan korkmuyor musun? Üzerindeki nimetlerin birkaç tanesi bile, elli bin dirhem kıymetinden fazladır, nasıl fakirlikten şikâyet edebilirsin?


Hürriyetin değerini hapistekiler anlar. Hayatın kıymetini mevtâlar bilir. Hiçbir mevta yoktur ki, hayata bir gün dahi olsa dönmeyi istemesin. Salih amel işleyenler, daha çok sevap kazansınlar, dereceleri daha çok yükselsin diye. Azap içinde olanlar ise, tövbe etmek için dönmeyi çok arzu ederler ama bu imkân hiç kimseye verilmemiştir ve verilmez de. (devam edecek)