“Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz”

“Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz”

“Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz”

“Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz”

“Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz”
20 Mayıs 2010 - 09:51

Tüketici Hakları Derneği Kırklareli Şube Başkanı Hüseyin Kahraman; !Su yaşamın temel hakkıdır satılamaz” dedi.

 



* HABER MERKEZİ
Tüketici Hakları Derneği Kırklareli Şube Başkanı Hüseyin Kahraman yaptığı açıklamasında, suyun yaşamın başladığı ortam olduğunu, su uygarlıkların doğuşunu doğrudan etkilediğini, suyun yaşamsal bir kaynak olmanın ötesinde ekonomik bir değer olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Dünyadaki toplam su miktarının sadece % 2.5'i tatlı sudur. Hızla artan dünya nüfusuna bağlı olarak temiz su ihtiyacı da hızla artmaktadır. Buna karşılık temiz su kaynakları ise hızla kirlenmekte, kirletilmektedir. Bulaşıcı hastalıkların çoğu sudan kaynaklanmakta ve su ile yayılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, dünya üzerinde çoğu çocuk olmak üzere her yıl 2 milyondan fazla insanın su ile ilgili hastalıklar yüzünden öldüğü ve 1 milyarın üzerinde insanın sağlıklı ve güvenilir koşullarda suya olan gereksinimlerini karşılayamadıklarını açıklamaktadır.
Dünya su ticareti, 400 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ile petrol ve ilaçtan sonra üçüncü sırada gelmektedir. Şu an için bu rakama, dünya nüfusunun sadece %5'ine hizmet edilmesiyle ulaşılmaktadır. Hedef kitle oranının artması doğal olarak ticaret hacmini de artıracaktır. Bu şekliyle su, çok uluslu şirketlerin iştahını fazlasıyla kabartmaktadır.
Türkiye’de suya dönük saldırılar hızlanarak devam ediyor. Su metalaştırılıyor; su hizmetleri özelleştiriliyor, akarsularımız, yeraltı sularımız satışa çıkarılıyor, akarsuların kullanım hakkını satın alan şirketlerin yaptığı HES projeleri ekolojik dengeyi altüst ediyor, yöre halkının suyu kullanım hakkını engelliyor, özellikle ev işlerini yapmakla yükümlü olan kadınların hayatını zorlaştırıyor. HES projeleri kurulduğu yerde yaşamı kurutuyor.
 Kentlerde özel işletmelere dönüştürülen yerel yönetimler, “Hizmetlerin fiyatlandırılması” adı altında su hizmetini ticarileştiriyor, zam üzerine zam yaparak, kontörlü su sayaçlarını yaygınlaştırarak halkın suya erişim hakkını engelliyor. İstanbul gibi birçok kentte, kent halkı musluktan akan suyu içemiyor, temiz suyu su şirketlerinden satın almaya zorlanıyor. Artık sadece parası olanın suya erişim hakkından söz etmek mümkün. Su hizmetlerinin piyasalaştırılması aynı zamanda hizmetler alanında taşeronlaştırma ve güvencesizleştirmeyle birlikte ilerliyor. İşte güvencesiz çalıştırılan İSKİ işçileri aylardır hakları için direniyorlar.  Açıktır ki suyun piyasalaştırılması önce emekçileri, yoksul halkı ve ev işlerinin emekçisi kadınları vuruyor.
Suyu metalaştırma politikaları kentte, kırda insanların ve diğer tüm canlıların yaşam hakkına saldırıyor. Suyun metalaşması ticarileştirilmesi bugünün sorunu değildir elbette. Yaşadığımız kapitalist sistemin varlık nedeni olan metalaşmanın suya yansımasıdır. Ardında emperyalist politikalar, kapitalizmin dayatması, ulusal ve uluslar arası şirketlerin sermaye birikimi hedefleri yatmaktadır. Hayatın her alanında; eğitimde,  sağlıkta parası olanın yararlanabildiği olmayanın ise ölümlere neden olabilecek sonuçlarla karşı karşıya kaldığımızı düşünürsek nasıl bir sistemde yaşadığımız çok net ortaya çıkmaktadır. Karşı karşıya bırakıldığımız bu süreçte iktidarlar da kapitalizmin ve emperyalizmin işbirlikçiliğini yapmaktadır. AKP iktidarı da canlıların en temel yaşam kaynağı olan suyun, alınır-satılır meta haline getirilmesine, suların satışa çıkarılmasına, su hizmetlerinin özelleştirilmesine ve piyasalaştırılmasına dönük adımları atarken ticarileştirme projelerini hayata geçirmek için gereken yasal altyapıyı da hazırlamaktadır. Artık bulunduğu yerelde yaşayan halkın ulaşım, su, enerji gibi yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakla görevli olması gereken yerel yönetimler, bu ihtiyaçlar alanını “kârlı sektörler” olarak gören şirketler gibi hareket etmektedirler.
İşte tam da böyle bir süreçte “Su hiç kimsenindir çünkü su herkesin, tüm canlılarındır, su doğanındır” diyen Dikili Belediyesi suyun üzerine üşüşmüş tüm şirketlere, iktidara, yerel yöneticilere karşı su hakkı mücadelesinin bir örneğini verdi. Dikili halkına 10 tona kadar suyu ücretsiz veren, belediye çalışanlarına %50 indirimli tarife uygulayan ve su borçlarının gecikme zamlarını affeden Dikili Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri bu kararları nedeniyle yargılandı. Ve yargılama sonucu beraat ettiler. Bu beraat kararı, suyun metalaştırılmasına karşı mücadele edenlerin; temiz suya erişim hakkını savunanların;  “Belediyeler işletme gibi yönetilemez halkı müşteri gibi görüp kamusal hizmetler üzerinden kâr elde edilemez” diyenlerin; bu davayı kendi davası gibi görenlerin mücadelesi sonucu alınmıştır.
Bizler Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu Bileşenleri olarak su metalaştırılamaz diyoruz. Suyun metalaştırılması, su hizmetlerinin piyasalaştırılması, suyu piyasada fiyatlandırma yöntemiyle, kontörlü sayaç uygulamalarıyla suyun satışı, halka ve doğaya karşı işlenmiş bir suçtur! Gayrimeşrudur! Dikili Belediye Başkanı ve Meclis üyelerinin yargılanmasına temel oluşturan ve Belediyeleri bir işletme haline çeviren piyasacı anlayış ve bu anlayışın oluşturduğu tüm yasal mevzuatı reddediyoruz.
Belediyeler şirket değildir. Kamusal hizmetlerde kâr-zarar hesabı yapılmaz. Belediyeler halkın su, enerji, ulaşım gibi yaşamsal ihtiyaçlarını ihtiyaç oranında parasız karşılamak zorundadır.
 Bizler Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu Bileşenleri olarak yeterli, temiz suya erişim tüm insanlar için haktır diyoruz. Yerel yönetimler herkesin temiz suya bedelsiz ve koşulsuz ulaşımını sağlamakla görevlidir. Temiz suya ulaşamamaktan ötürü herkesin; kadınların, yaşlıların, çocukların yaşayacağı her türlü mağduriyet ve hastalıktan sorumlu olacaklarını hatırlatıyor ve uyarıyoruz.
Tüm Belediyelerden görevlerini yerine getirmek üzere harekete geçmeye; 
1) Acilen insanca bir yaşam için gerekli temiz suyu (kişi başı en az aylık 5 ton suyu) halka parasız olarak ulaştırmaya,
2) Kırda ve kentte her evin içine kadar ücretsiz temiz su dağıtımını yerine getirmeye,
3) Su dağıtım şebekesinden temin edilen, suyun içilebilir nitelikte olmasını sağlamaya çağırıyoruz.
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu Bileşenleri olarak, herkes; ihtiyacı olan sağlıklı suya parasız olarak erişene kadar talebimizin takipçisiyiz.” (s)