“Sebahattin Ali Günleri”nin 23.’sü Kırklareli’de kutlandı

“Sebahattin Ali Günleri”nin 23.’sü Kırklareli’de kutlandı

“Sebahattin Ali Günleri”nin 23.’sü Kırklareli’de kutlandı

“Sebahattin Ali Günleri”nin 23.’sü Kırklareli’de kutlandı

“Sebahattin Ali Günleri”nin 23.’sü Kırklareli’de kutlandı
01 Ekim 2012 - 09:16

Ünlü Yazar Sebahattin Ali Kırklareli’de düzenlenen “23. Sebahattin Ali Günleri”nde anıldı. İstasyon Caddesi üzerindeki Sebahattin Ali Büstü’ne karanfil koyan sivil toplum örgütleri Sebahattin Ali’nin Kırklareli için önemli bir kişilik olduğunu dile getirdi




HABER MERKEZİ


.


Kırklareli Kültür Varlıkları Derneği Başkanı Erdoğan Kantürer yaptığı açıklamasında; “Bu yıl Sebahattin Ali Günleri’nin 23.’sünü kutluyoruz. Kırklareli aydınları için önemli bir olay bu. Sebahattin Ali Günleri’nin Kırklareli’deki bilincin gelişmesinde çok önemli katkısı olmuştur. Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Mustafa Ekmekçi, Rıfat Ilgaz gibi Türkiye’nin tüm ünlü yazarları Kırklareli’ye gelip sohbet etmişlerdir. Kırklareli’nin güzelliğinin özüne önemli bir renk katmıştır. Kırklareli bu kadar dirençli ve sağlamsa, demokrasiye bu kadar inanıyorsa özünde çağdaş yaşamın da katkıları vardır. Bundan sonra da olacaktır” dedi.


* Sebahattin Ali kimdir?


25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, 5 yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). 1 yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928-1930). Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde İlkokul Öğretmenliği’ne atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca Öğretmenliği yapmıştır. Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), 1 yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop Cezaevleri’nde yatmış, Cumhuriyetin 10. Yıldönümü dolayısıyla çıkarılan Af Yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevi’nden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin Bakanı Hikmet Bayur'un "Eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık Dergisi’nde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylül’ünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941-1945). "İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya Gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946-1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba Dergisi’nde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi". Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı Cezaevi’nde 3 ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından öldürülmüş. Daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, 4 yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır. (Yasin Şendir)