Politikada Hareketli Günler Başladı Altınel’in ardından, Kesimoğlu ve Kayan da aday adayı

Politikada Hareketli Günler Başladı Altınel’in ardından, Kesimoğlu ve Kayan da aday adayı

Politikada Hareketli Günler Başladı Altınel’in ardından, Kesimoğlu ve Kayan da aday adayı

Politikada Hareketli Günler Başladı Altınel’in ardından, Kesimoğlu ve Kayan da aday adayı

Politikada Hareketli Günler Başladı Altınel’in ardından, Kesimoğlu ve Kayan da aday adayı
13 Ocak 2011 - 18:16

Cumhuriyet Halk Partisi 22. dönem Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam
Kesimoğlu ve CHP Eski Lüleburgaz İlçe Başkanı Turabi Kayan Milletvekili
aday adayı olduğunu açıkladı.

HABER MERKEZİ

CHP Kırklareli İl Binası’nda gerçekleşen haftalık toplantıya katılan eski Kırklareli Milletvekili Kesimoğlu ve CHP Eski Lüleburgaz İlçe Başkanı Kayan, toplantıya katılan diğer partililer ile bir araya gelerek 12 Haziran 2011 tarihine yapılması öngörülen Genel Seçimler için CHP’den Kırklareli Milletvekili aday adayı olduklarını açıkladılar.
Kırklareli CHP İl Başkanı Vecdi Gündoğdu, milletvekili aday adayı olan isimlerin aralarında olduğunu belirterek, bu arkadaşların kendilerine yaptıkları ziyaretten ötürü kendilerine teşekkürlerini sunup, kendilerine aday adayı olmalarından dolayı hayırlı olsun dileğinde bulundu.
Toplantıya katılan CHP Eski Edirne İl Başkanı, CHP Edirne Milletvekili aday adayı olan Nejat Gencan bir konuşma yaparak şunları kaydetti;
“CHP Kırklareli İl Başkanı Vecdi Gündoğdu ile 3 yılı geçkin beraber görev yaparak, Trakya’yı bir bütün olarak düşünerek kendisi ile çalışmalar gerçekleştirdik. Trakya seçmeninin parti olarak bizden beklediklerini her zaman ortak yaptığımız çalışmalar ile seçmenler sunduk. Bu birlikteliklerimiz bundan sonraki süreçte de devam edecektir. Ben 22. dönem milletvekilliği görevinde bulundum, daha sonrada 2 dönem Edirne il başkanlığı görevinde bulundum. Son il başkanlığı kongresinde milletvekili adayı olacağımı ifade etmiştim. 10 Ocak 2011 Pazartesi günüde bütün arkadaşlarım ile görüşerek, ön seçim ile aday belirlenmesi şeklinde bir görüş alarak, 10 Ocak 2011 Pazartesi günüde tüm arkadaşlarım ile vedalaşarak il başkanlığı görevimi bıraktım. Eski bir il başkanı olarak bundan sonraki süreçte de partimiz için elimden geleni yapacağız.”
Konuşmasını tamamlayan Eski Başkan Gencan, sözü Eski Milletvekili Kesimoğlu’na bıraktı.
Konuşmasında ülkenin doludizgin bir 12 Haziran 2011 seçimine doğru ilerlediğini belirten Eski Milletvekili Kesimoğlu, 12 Eylül Referandumundan Kırklareli olarak gerçekten çok güzel bir sonuç aldıklarını ifade etti. Kesimoğlu konuşmasının devamında şunları kaydetti;
“Önemli bir noktayı yinelemekte yarar var. Bilindiği üzere demokratik ülkelerde üç tane güç vardır. Yasama, Yürütme ve Yargı, yasama yetkisi parlamentoda yerine getirilir, yasamanın üçte ikilik çoğunluğu AKP’de, yürütme gücü bakanlar kurulu ve Cumhurbaşkanı ile olur, buda tamam olarak AKP’nin güdümünde, kala kala üçüncü güç olan yargı kalmıştı, referandumun ana amacı da yargıyı ele geçirme operasyonuydu. Hâkim Savcılar Yüksek Kurulu’nu zapt etmek, Anayasa Mahkemesi’ni zapt etmek. Referandum sonrası son kale olan yargı kalesi de gitti. AKP’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bakış açısını zaten biliyoruz. Üniversiteleri fethetti. Geriye sadece bir kale kaldı. O da Cumhuriyetin kalesi Cumhuriyet Halk Partisi, işte hepimizin ortak hedefi ortak çabası azmi ve kararlılığı Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara getirmek. Hukuk bu konuda çok önemli ama hukukun da son günlerde ifal edildiğini görmekten büyük bir üzüntü duyuyoruz. Mustafa Balbay ve ülkenin diğer aydınları Silivri’de düzmece belgeler ile özgürlükleri kısıtlı bir biçimde yaşama tutunmaya çalışırlarken, kendilerinden bir daktilo esirgenirken, görüyoruz ki Hizbullahçılara internet ortamları sunulabiliyor. Bir diğer taraftan ülkemiz ciddi anlamda bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olması, bu da artık apaçık ortada, Milli Güvenlik Kurulu bu konuda bir karar alıp bir tavsiye kararı ortaya koyuyor. Bir bakıyoruz ki ülkenin Cumhurbaşkanı ertesi gün Diyarbakır’a gidiyor, iki dilde tabelalar, bu konuda tepkiler ortaya çıktıktan sonra ne deniyor; “Cumhurbaşkanlığı tarafından çift dilli tabelalar görülmemiştir.” Halkı saf yerine koyan bir Cumhurbaşkanı var.”
12 Eylül, öncesinde Başbakan’ın; “Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçeceğiz” söylemini anımsatan Kesimoğlu, aslında bunun tam tersinin yaşandığını, 12 Eylül referandumuna gelene kadar bu ülkede ucundan ya da kenarından hukukun üstünlüğünün olduğunu, Ama 12 Eylül referandumundan sonra maalesef hukukun üstünlüğünün kırıntıları da ortadan kalktığını, üstünlerin hukukunun ortaya çıkmaya başladığını belirtti.
“Parlamentoda Anayasa değişiklikleri çıkarken bizim yetmediğimiz noktada biz konuyu Anayasa Mahkemesin’e götürebiliyorduk. Karşı çıktığımız gerekçeler ile de iptal ettirebiliyorduk. Ama bugün artık öyle bir yetki, güç ve hak yok.” Şeklinde konuşan Kesimoğlu Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti tarafından, kendi yandaşları tarafından doldurulduğunu, fakat AK Partinin’de bir gün hukuka ihtiyaç duyacağını söyledi.
Kendilerinin bu düşünceler ile yola çıktığını ifade eden Kesimoğlu şunları kaydetti;
“Partimizin kurultayı oldu, yeni parti meclisimiz oluştu. Ülkemizin ihtiyacı olan konuları, noktaları çözüme kavuşturmak için sosyal demokrat politikalar oluşturulacak. Halkımızın bulunduğu en uç noktaya gidilerek bunlar paylaşılacak. Halkımız ile birlikte olacağız. Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara getirmeye çalışacağız. Hepimizin ortak isteği Cumhuriyet Halk Partisi’ni tek başına iktidarda görmektir. İlimiz düzeyinde parlamentoda üç milletvekilimizi Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında görev yapan bir noktaya taşımaktır. Bende sizler takdir ederseniz bu üç milletvekilinden bir tanesi olmak istiyorum.”

*“Suçumuz demokrasi istemekti”
2 yıllık milletvekilliği döneminde parlamentoda grubu bulunan milletvekili arkadaşları ile birlikte 30 milletvekili arkadaş olarak bir iktidara yürüyüş hareketi başlattıklarını belirten Kesimoğlu, Partinin doğru yönetilmediğini, bu mantalite ile iktidar olamayacağız düşüncesinin ortaya çıktığını belirterek şunları kaydetti;
“Demokratik bir tüzük istedik, çağdaş bir program istedik ve bu anlayışı ete kemiğe büründüren yeni bir kadro istedik. Suçumuz demokrasi istemekti, cezamızı çektik. Hakaretlere uğradık, mikrofon hakkımız elimizden alındı. Selamlar, sabahlar kesildi. Bunlar çok hoş şeyler değildi ama maalesef yaşadık, bunları üzüntü içerisinde söylüyorum. Bir yıllık kınama cezası aldım. Aldığım kınama cezası benim için bir demokrasi ödülüydü. Bu demokrasi ödülünü taçlandıranda sizlerin girişimiydi. Demokrasi özlemi içerisinde tutuşan arkadaşlarım, Kesimoğlun’u ön seçimde belirleyen arkadaşlarım ve naçizane beni seven arkadaşlarım bir çırpıda imza kampanyası düzenlediler ve 12 Bin imza topladılar. Bu imzaların aslı, zamanın genel başkanı Sayın Baykal’a gitti. Örnekleri de MYK üyelerine gitti. Pek tabiî ki bende bu örnekleri bir tanesini kendim aldım. Doğmamış torunuma taşıyabileceğim en büyük ödül budur. Bu konuda benim çabalarıma katkı sağlayan tüm arkadaşlarıma Kesimoğlu’na ve demokrasiye sahip çıktıkları için teşekkür etmeyi zevkli bir görev kabul ediyorum.”

*Ben her zaman ilkeler ile siyaset yapmaya çalışıyorum
Kesimoğlu, konuşmasının devamında siyasetin bir öngörü sanatı olduğunu, herkesin duvarın önünü görebildiğini, ama iyi bir siyasetçinin duvarın öte tarafını da görebilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu;
“Biz o gün hangi özlem, talep ve düşünce ile yola çıktıysak bugün onların bir bir gerçekleştiğini görüyoruz. Demek ki biz o zaman görebilmişiz bunları, ama cezamızı da çekmişiz. Ortalama herkes gibi bende bir zekâya sahibim, kendimi çok üstün görmüş değilim, ben bunların tersini yaparak hiç kimseye karışmazdım. Parlamentoda görevimizin gereklerini yerine getirirdim ve bugün aranızda bir milletvekili olarak ta bulunabilirdim. Ama ben asla bir pişmanlık duygusu içerisinde olmadım. Gurur vesilesi olarak aldığım ödülü parlamentoda görevim bitene kadar odamda çerçeveli bir biçimde sakladım. Ne kadar doğru noktada parti içi meseleleri ve memleket meselelerini de baktığımızı da görebiliyorum. Bugün birçok arkadaşım aynı değerleri savunuyorlar. Demek ki bizim gördüklerimiz partide bir ihtiyaçmış, ama söylenemiyormuş, biz bunları söyledik. Şimdi aynı mantalite ile ben yola devam ediyorum. Ben her zaman ilkeler ile siyaset yapmaya çalışıyorum. İsim ile işim yok. İsim ile siyaset yaparsanız isim ile gelirsiniz, isim ile gidersiniz. Ama ilke ile siyaset yaparsanız o zaman siyaset yapmak çok daha kolaydır. Aynı mantalite ile geldik 2007 yılına, 2007 yılında maalesef ön seçim olmadı. Keşke olabilmiş olsaydı. Değerlendirme sonucunda da ben listede yer almadım. Tabiî ki insan olarak kırıldım ve üzüldüm. Ama benim ülkemin içinde bulunduğu koşullara özgün seçtiklerim değişmemişti. Memleket yine karanlığa doğru gidiyordu. “Bende parlamentoda yer almayabilirim, 2007 listesinde olmayabilirim. Önemli değil.” düşüncesi ile yola çıktık. Partimin başarısı için katkı vermeye çalıştım. Asla kırılmadım, üzmedim, uzaklaşmadım, parti sorumluluğu, parti bilinci, ülkeye sahip çıkma anlayışı içerisinde gücüm ve birikimlerim ölçüsünde bulunduğum ortamlarda demokratik platformlarda katkılarımı yaptım. 2009 yerel seçimlerine geldiğimizde partimin benden talebi olabilir bana ihtiyacı olabilir düşüncesi ile partime en üst noktada katkılarımı yaptım. 12 Eylül referandumunda yine aynı anlayış ile geldim. Partinin düzenlediği program ve kongrelerde düşüncelerimi ortaya koydum. Partimin diğer demokratik ortamlarında gecesinde gündüzünde eski bir milletvekili olarak bilgime tecrübeme düşünceme ihtiyaç duyulabilir düşüncesi ile partime destek verdim. Partime nasıl bir oy fazladan getirebilirim düşüncesi ile sürekli olarak mücadele ettim.”
Kesimoğlu, parti içi ön seçim olacağına ilişkin beklentilerin olduğunu belirterek şunları söyledi;
“Önümüzde bir 12 Haziran seçimi var. Milletvekili aday saptama yöntemini ile ön seçim olacağına ilişkin en üst noktada beklentiler var tespitler var. Katkı sağlayan il başkanı ve ilçe başkanlarıma teşekkür ediyorum. Kendileri önseçim kararı aldılar ve Ankara’ya faksladılar. Tabi şuanda genel merkezimizde bu anlayışta bir tespit yok. Sayın genel başkanımız ile yaptığım birebir görüşmede üye ile ön seçim yapılacağını, çalışmaların ona göre olması gerektiğini kendisi bana söyledi. Görünen o ki ilimizde ön seçim ile aday tespitleri yapılacak. Ben 1999’da ön seçime girdim. 2002’de ön seçime girdim. 2007’de keşke olsaydı ve yine girebilseydim. Ama 2011’de ön seçim olacak. Buna inanıyorum. Tabi biz bu konudaki ısrarımızı ve kararlılığımızı sürdüreceğiz. Bana kalırsa sokaktaki vatandaşa sorsunlar. Ne kadar çok geniş bir katılım olursa, o kadar çok isabetli bir karar alınmış olur. Buda verimliliğe yansır. Elbette ki partimizin karar organları buna karar vereceklerdir. Ama bizde bunu talep ettik talebimizin arkasında ısrarlı bir biçimde duracağız. Ben her zaman Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın, delegelerimizin ve üyelerimizin sağduyularına kendimi hep teslim etmişimdir. Çünkü ben inanırım ki her bir Cumhuriyet Halk Partili oy verme kabinine girdiğinde her fırsatta ifade ettiğim gibi kulağına fısıldanan sesi değil, vicdanından yükselen sesi dinler ve orada gereğini yapar. Bu çerçevede de arkadaşlarımızın aynı anlayışla tercihlerini yapacağını gönülden inanıyorum. Aday adaylığını açıklayan ve açıklayacak olan tüm arkadaşlarıma gönül dolusu başarı dileklerimi sunuyorum. Her bir arkadaşım en iyi bir biçimde milletvekilliğini yapabilecek konumda, kapasitede ve kalitededir. Benim onlardan bir tek farkım var ben bu işi daha iyi yaparım. Kendime güveniyorum. Sonuç ne olursa olsun. Dileğim Cumhuriyet Halk Partisini tek başına iktidarda görmek, parlamentoda üç tane Cumhuriyet Halk Partili milletvekilini görmek ve naçizane o üç milletvekilinden bir tanesi de kendimi görmek.” (cs)