Misafirin getirdiği rızık

Misafirin getirdiği rızık

Misafirin getirdiği rızık

Misafirin getirdiği rızık

Misafirin getirdiği rızık
03 Eylül 2009 - 10:02

Misafirperverliğiyle ünlü bir sahabi vardı. Hanımı ise her gün kocasının, yanında birkaç misafirle gelmesine artık tahammül edemez olmuştu


Misafirperverliğiyle ünlü bir sahabi vardı. Hanımı ise her gün kocasının, yanında birkaç misafirle gelmesine artık tahammül edemez olmuştu. Birkaç defa kocasına: "Sen her gün birkaç misafirle geliyorsun, gelen misafirler, çocuklarımızın rızıklarını yiyorlar" diyorsa da kocası, her gün yanında birkaç misafir getirmekte ısrar ediyordu.
Kadın sahabi dayanamayıp, Resûlullah'a şikâyete karar verdi. Resulullah'ın huzuruna çıkıp: "Ey Allah'ın Resulü! Kocam her akşam eve birkaç misafir getiriyor, kocamın kazandıkları hep misafirlere gidiyor. Bir gün hastalanıverse, açlıktan ölmekten korkuyorum" dedi.
Peygamber Efendimiz (sav) kadının kocasını, huzuruna çağırttı. Adam: "Ben misafirsiz edemem! Soframda misafir olması, bana neşe ve bereket veriyor" diyor ve diretiyordu.
Bu kez Peygamberimiz (sav) kadına, bundan sonra fazla değil, bir misafire razı olup olmadığını sordu. Kadın buna da razı değildi: "Ben çocuklarımın rızkını başkalarının yemesine rıza gösteremem" diyordu.
Kadın sinirlenmişti
Adam hiç olmazsa bir misafirde ısrar edince; kadın boşanmaktansa, bir misafire razı oldu. Fakat o akşam üzeri beyinin, yine eve iki misafirle geldiğini gördü. Kadın sinirlenmişti, içi rahat değildi. Yemek hazırlamak için mutfağa girdi, üç kişilik yemek hazırlayıp tepsiyi kocasına verdi.
Biraz sonra da, misafirlerden birinin çıkıp gittiğini gördü. Hazırlanan yemeklerden biri yenmemişti. Kadın kocasına: "Misafirin biri niçin yemek yemeden çıkıp gitti? diye sordu.
Adam, ikinci misafirin farkında değildi: "Sen hangi misafirden bahsediyorsun. Ben bir misafirle geldim, o da içerde işte, diye cevap verdi. Kadın çok iyi görmüştü. Misafirin birisi yemek yemeden çıkmıştı. Bu münakaşanın içinden çıkamayacaklarını anlayan karı-koca, hemen Allah Resulüne müracaata gittiler ve durumu anlattılar.
Misafirin biri rızıktı
Onları dinleyen Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Evet! Eve iki misafir gelmişti. Fakat bunlardan birisi insan değil, insan suretine giren rızıktı. Allah Teâlâ, hanımını akıllandırmak için rızkı insan kılığına sokmuştu. Hanımın ise, yine misafirler için bir miktar rızkı gözden çıkarıp hazırladı, ama o rızık, eksilmedi.
Şunu iyi bilesiniz ki, her misafir kendi rızkı ile gelir. Ve kimse, kimsenin rızkını yiyemez, eksiltemez. Hatta misafir, bir evin bereketini artırır ve o evin rızkında artma olur" buyurdular. Tabii ki kadın, bu hadiseden sonra itiraz edecek durumda değildi.
Zamanın Ebu Hanife'si
İstanbul fetih edildikten sonra Ayasofya Müderrisliği, Molla Hüsrev Hazretleri'ne verilmişti. Zamanının insanları ona o kadar değer verirler, hürmet ederlerdi ki, her sabah talebeleri ve halk evinin önünde toplanır, Molla Hüsrev atına biner, talebeleri ve eve gelen esnaf da atının önünde medreseye kadar götürürler, akşam olunca da aynı vaziyette medreseden alıp evine getirirlerdi.
Cuma namazını mutlaka Ayasofya Camii'nde kılan Molla Hüsrev, camiye geldiği zaman bütün cemaat ayağa kalkar ve ta en öndeki yerine varıncaya kadar oturmayıp onun oturmasını beklerlerdi.
Bir defasında Hazreti Fatih de cemaatin Molla Hüsrev Hazretleri'ne bu hürmeti gösterdiklerini ve caminin içinde bile kendisine yol verip ayağa kalktıklarını görünce vezirlerine dönerek manzarayı göstermiş ve: "Molla Hüsrev zamanımızın Ebu Hanife'sidir" diyerek memnuniyetini belirtmiştir.
Molla Hüsrev Hazretleri o kadar mütevazı hayat yaşardı ki, birkaç tane cariyesi ve hizmetçisi olduğu halde, kendi çalışma odasını kendisi süpürür, temizler ve kandilini dahi kendisi yakardı.
Molla Hüsrev Hazretleri 1480 yılında bir Cuma günü ahirete irtihal etmiştir. Allah ondan razı olsun.
'Günlük geçiminiz nasıldır?'
Şakik bin İbrahim El-Belhî Hazretleri, İbrahim Ethem Hazretleri ile sohbet etmiştir. Zamanın manevi erleri arasındaki o sohbetin nasıl geçtiği insan zekâsının anlayabileceği bir şey değildir. Ne var ki aşağıya aldığımız bir kıssa onların ne kadar Hakk'a teslim olduklarını beyan hakkında küçük bir misaldir.
Bir gün Şakik Belhî Hazretleri ile İbrahim Ethem Hazretleri sohbet ederlerken Hz. Şakik:
'Günlük yaşayışınızı teminde nasıl hareket edersiniz' diye İbrahim Ethem Hazretleri'ne sormuş.
İbrahim Ethem Hazretleri ona şu cevabı verdi: 'Bir şey bulursak şükrederiz, bulamadığımız zaman da sabrederiz' diye yanıtlamış, Şakik'in sorusunu.
Hazreti Şakik'in bu söze cevabı şöyle olmuş: Ya Ethem! Horasan'ın köpekleri bile böyle yapar! Onlar da bulunca yer bulamayınca beklerler.
İbrahim Ethem Hazretleri, Şakik'in bu ilginç yanıtına şaşırarak: 'Öyleyse siz nasıl yaparsınız?' diye sormuş.
Şakik Belhî Hazretleri: 'Biz bulduğumuz zaman dağıtır, bulamadığımız zaman da şükrederiz' diye cevap verince, İbrahim Ethem Hazretleri onu alnından öperek: 'Üstad sensin' demiş. [Cevapların tam tersi şekliyle olduğu rivayetler de vardır](milligazete)