“İstanbul`da nasıl yaptıysak Kırklareli`de de öyle yapacağız”

“İstanbul`da nasıl yaptıysak Kırklareli`de de öyle yapacağız”

“İstanbul`da nasıl yaptıysak Kırklareli`de de öyle yapacağız”

“İstanbul`da nasıl yaptıysak Kırklareli`de de öyle yapacağız”

“İstanbul`da nasıl yaptıysak Kırklareli`de de öyle yapacağız”
18 Nisan 2011 - 09:59

AK Parti Kırkareli 2. sıra Milletvekili adayı Şaban Erden; İstanbul
Büyükşehir Belediyesi`nde yıllarca yaptığı hizmetlerle İstanbul`un çevre
kirliliğinden kurtulmasına yardımcı olduğu belirtti. Erden; bu
hizmetleri Milletvekili olduğu takdirde Trakya`da da yapacağını ifade
etti.




HABER MERKEZİ
AK Parti Kırklareli 2. sıra Milletvekili Adayı Şaban Erden Yeşilyurt Gazetesi tesislerine bir ziyaret gerçekleştirdi. 16 Nisan 2011 Cumartesi günü gerçekleşen ziyarette Yeşilyurt Gazetesi Koordinatörü Yasin Şendir ile görüşen Şaban Erden ulusal basında yer alan; İğneada`da kurulacağı söylenen nükleer santral, Ergene Havzası kirliliği ve İstanbul`un dünden bu güne çevresel anlamda gelişimi ile ilgili düşüncelerini paylaştı.
İğneada`nın doğal sit alanı olduğunu ve dünyada ender bulunan bitkilerin olduğu bir coğrafyada bulunduğunu belirten Şaban Erden; “dünyada böyle yerler çok az bulunur. İğneada`da böyle bir projenin olacağını düşünmüyorum. Hükümetimiz santrallerin yapılması gerekli yerleri belirleyip elbette projesini yapıyordur. Bu yerlerde santral inşaat çalışmalarını başlatacaktır. İğneada`yı özellikle doğal konumu ile muhafaza edilmesini arzuluyoruz. Oranın doğal konumunu bozacak bir nükleer santralin yapılacağını düşünmüyoruz. Böyle bir çalışmada yoktur.” açıklamasında bulundu.
Ergene Nehri`nde sanayi atıkları nedeni ile yaşanan kirlilik ve bu kirliliğe karşı yapılan eylemler ile ilgili açıklamada bulunan Şaban Erden konu ile ilgili şunları söyledi;
“Ben, Başbakanımız ile İstanbul Belediyesi`ndeki görevinden itibaren bu hükümet dönemi dâhil olmak üzere beraber uzun süre çalıştım. Bu süre itibari ile onun ve ekibi kadar çevreye duyarlık gösteren hiçbir siyasi yaklaşım görmedim. Bunu iddialı olarak söylememin nedeni şudur; 1994 yılında İstanbul çöpler ile boğuştu. Bu çöplerden dolayı İstanbul`a insanlar gelemiyordu. Çöp yığınları nedeni ile İstanbul`da dolaşmak neredeyse imkânsızdı. İstanbul`da patlayan çöp dağları vardı. Ben bunları İstanbul`dayken yaşadım. O zamanda Halkalı Projesi`nin başındaydım. Bu yaşananlar sürekli olarak çevre kirliliği edebiyatı yapan siyasi görüşün insanların konuştukları laflardır. Bizim için bu yapılanlar laf değil icraattır. Biz bu patlayan çöpleri başbakanımız döneminde ıslah ettik. Ölen insanların oraya abidelerini diktik. Yanına park ve mesire alanı yaptık. Orayı İstanbul`un en güzide alanı haline getirdik. Ona keza Halkalı çöplüğü vardı. İstanbul bu çöplükten tamamen etkileniyordu. Çöplüğün dumanı ile beraber kokuları Haliç`e kadar gelirdi. Yine Haliç`in bir kokusu vardı. Kokudan Haliç`in yanından geçilemiyordu. Tüm bu sıkıntıları Başbakanımızın, Belediye Başkanı olduğu dönemde çözdük. Bende bu dönemde sorumlu fen işleri daire başkanı olarak görev yapıyordum. Bu görevi yapmaktan ötürü mutluluk duyuyorum. Böyle büyük projelerin içerisinde bulunmak herkese nasip olmaz. Bu tahlilsizlikleri değiştirerek İstanbul`a yeni bir düzen sağladık. Şuanda İstanbul havası en güzel şehirlerden bir tanesidir. Bugün İstanbul her yönü ile örnek gösterilen bir şehirdir. İstanbul çevre kirliliği edebiyatı yapan insanların elinde kalsaydı dünyanın en sonunda konuşulan bir şehir olacaktı. Boş edebiyatlara değil, icraata bakarız. Ergene Ovasına gelecek olursak, Ergene Ovasında sanayileşmenin getirdiği kirlikler var. Sel ve çöp atıklarının getirmiş olduğu kirlilikler var. Şunu açıkça söylüyorum. Bugün Başbakanımızın kabinesinde mevcut olan çok değerli bir Çevre Bakanımız var. Bu Türkiye içinde bir şanstır. Bunu şu nedenle iddialı olarak söylüyorum. İstanbul`u susuzluk seviyesinden 50 yıllık su kapasitesine sahip bir şehir haline getiren baş aktörlerden biride Çevre Bakanımızdır. Kendisi aynı zamanda bir çevre profesörüdür. Aynı zamanda kendisinin çevre bakanı olması gerçektende hem Ergene Ovası, hem Türkiye için bir şanstır. Ergene Ovası`nda yaşanan kirlilik için planlamalar yapılıyor. Bir diğer yanda da hızlı bir şekilde bu çalışmaların faaliyete geçmesi söz konusudur. Yakın zamanda buraya Çevre ve Orman Bakanımızda gelerek Trakya Çevre Eylem Planı ile ilgili görüşlerini açıklayacak. Bunu bizzat kendisinden öğrendiğim için söylüyorum. Yapılacak eylem planı ile ilgili uygulamalarında dakikası dakikasına ilerleyeceğine inanıyorum. Çünkü kendisi saatli ve dakikalı olarak çalışan bir arkadaşımızdır. Ergene`deki çevre kirliliği ile ilgili çalışmaların bu güne kadar planlama noktasında olduğunu biliyorum. Bazı projelerin yapılma noktasında olduğunu biliyorum. Hemşerilerimiz müsterih olsun. Ergene Ovası kirlilikten kurtulacak. İstanbul`daki çevre sorunları nasıl çözüme kavuştuysa aynı şekilde Ergene`deki kirliliğinde çözüme kavuşturulacak. Çok yakın bir zamanda insanlar Ergene Nehri`nde yüzecek, balıklarda görünecek.
Ben bir mühendisim. Süleyman Demirel`in ve Necmettin Erbakan`ın okuduğu üniversitede okudum ve mastırımı, doktoramı yaptım. Mühendislerin düşüncesi hep şu olmuştur. Önce yapacağı işlerin bir planlamasını yapar. Bu planlar çerçevesinde düşünür ve hedefini ona göre koyar. Türkiye`nin planlanması mühendis gözü ile olur. Ben İstanbul`un planlarının başında görev aldım. 450 akademisyenin olduğu IMP başında yer aldım. Neticede 1/100 Binlik planlar ortaya çıktı. Bununla birlikte TRAKAP çalışması vardı. Biz şunu düşündük; Türkiye Helsinki`den nasıl görünür? Türkiye Bağdat`tan nasıl görünür? Bugüne kadar Türkiye`ye çok sayıda hükümet görev aldı. Ama hiç kimse çevre düzeni planı olgusunu bu ülkeye yaşatmadı. Yani şehirlerin yapılanması ve sanayinin kurulması dâhil olmak üzer çok sayıda yapılması gereken bir işi plan bütünlüğü içinde yapmanız gerekiyor. Kırklareli`ne bir fabrika yapılacaksa “Ne getirir? Ne götürür?” şeklinde düşünülmesi lazım. Geçmişte Türkiye`de sanayi, imar yapılaşması ile ilgili çalışmalar sürekli olarak ezbere yapıldı. Bunun sıkıntısını şuanda ülke olarak çekiyoruz. Ama tüm yapılan fabrikaların kötü niyetle yapıldı dersek haksızlık olur. Geçmiş dönemdeki devletler asli görevini yapmadı. Geçmişte bu planlamalar yapılabilirdi. İstanbul`da ne tür ve nerede sanayi, Trakya`da ne tür nerede sanayi, Kocaeli`de Bursa`da vb. illerde sanayileşme bu şekilde yapılabilirdi. Bizim bulunduğumuz dönemde planlamalar yapıldı. Bu döneme kadar herkes laf üretti. Bizim İMP olarak yaptığımız İstanbul`un 100 Binlik planı muhalefet partisi üyelerinin de katılımı ile oy birliği ile kabul edildi. Trakya`nın planları ile bazı tartışmalar oldu. Olması da gerekiyor. “dosdoğru ben yapıyorum kimse bana muhalefet etmesin” bunu arzulamak doru bir şey değildir. Herkes fikrini söyleyecek. Eleştirisini yapacak. Bu ülke için en doğru olan şey nasıl yapılır o ortaya çıkacak. Biz bunu her zaman arzuluyoruz. Bu planlar geçmişte yapılmadığı için sanayi olması gereken şekli ile olmadı. Bu nedenle sanayiden kaynaklanan bazı çevre kirlilikleri var. Bunların mevcudunu kaldırmak mümkün değil. Ama bunları rehabilite etmek lazım. Diyelim fabrika havaya kötü bir partikül yayıyor ise gerekli önlemlerinin alınması gerekiyor. Zaten şuanda çıkarılmış olan çevre mevzuatı AB standardına uygundur. Böylelikle fabrikalarımız hizaya getiriliyor. Sanayi bundan sonra her halükarda çıkmış olan planlar çerçevesinde yürütülecek.” (cs)