“İçimize sinmiyor”

“İçimize sinmiyor”

“İçimize sinmiyor”

“İçimize sinmiyor”

“İçimize sinmiyor”
09 Haziran 2015 - 09:21

 Çevre Günü’nde sorunları konuştular




* “5 Haziran Dünya Çevre Günü”nde Kırklareli merkez ilçeye bağlı Çukurpınar ( Sazara) Köyü’nde bir araya gelerek çevre sorunları konuşuldu.


HABER MERKEZİ


 TMMOB Kırklareli İl Koordinasyon Kurulu, Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO), Kırklareli Kent Konseyi’nin birlikte düzenlediği “5 Haziran Dünya Günü”nde Kırklareli merkez ilçeye bağlı Çukurpınar (Sazara) Köyü’nde bir araya gelerek çevre sorunları konuşuldu. Toplantıya Bulgaristan’dan gelen Istranca Park Emekli Direktörü Petko Nanchev, Orman Mühendisi ve Sofya Avcılar ve Balıkçılar Birliği eksperi Dimitar Nanchev katıldı.


Toplantıda bölgenin sorunlarının yanı sıra Baba-oğul Nanchevler Bulgaristan’da bulunan Istranca Mili Parkı’ndaki, Avcılar ve Balıkçılar Birliği’ndeki çevre koruma alanındaki deneyimlerini ve uygulamalarını aktardılar. Kırklareli Barosu Avukatlarından Uğur Burak Gülbay ve Edirne Barosu Avukatları’ndan Bülent Kaçar yaşanan hukuki süreçler hakkında bilgilendirme yaparak çevrenin hukuki boyutlarına değinerek çeşitli açıklamalarda bulundular. Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker son zamanlarda verdikleri çevre mücadelesini anlattı. 


Toplantının açılış konuşmasını yapan Çukurca Köy Muhtarı Yaşar Çukurca adına tek başına verdiği mücadeleyi anlattı. Çevre konusunda duyarlı insanların Çukurca’ya gelmesinden memnun olduğunu belirten muhtar yalnız olmadığını belirtti. Muhtar; “Bana Valilikten yazı geldikten sonra Kırklareli Merkez’de Dingiloğlu Parkı’nın önünde davullar ile protesto yaptık. Bir ay içinde dava açmam gerektiğini öğrendim. Hemen kendi imkanlarım ile davayı açtım. Bir miktar keşif parası gerekiyor. Bizim şuan yapmamız gereken tek şey o parayı toplayıp, davayı kazanmak. Buraları koruyamazsak birileri gelir buralara sahip olur bizim çoluğumuz çocuğumuz fabrikalarda köle olmaya mahkum olur. Buralara biz sahip çıkmalıyız” dedi.


* “5 Haziran Dünya Mücadele Günü”


Muhtarın ardından söz alan Erol Özkan Biz neden buradayız diyerek söze başladı; “Bugün 5 Haziran Dünya Çevre günü. 1972 yılında Birleşmiş Milletler (BM) 5 Haziranı Dünya Çevre Günü olarak ilan etti. O günden bu yana 5 Haziran çevre günü olarak kutlanmakta, kutlanması gerekiyor daha doğrusu. Ama ne yazık ki biz burada veya bölgemizde olduğu gibi ülkemizin birçok yöresinde de 5 Haziranı içimize sinerek kutlayamıyoruz. Bir takım sorunlarla mücadele etmekle geçiriyoruz. 5 Haziran’a yapılan doğa katliamlarını, tabiata karşı işlenen suçları sizlerle paylaşmak, neler yapabileceğimizi sizlere de danışmak görüş alışverişinde bulunma günü, bir noktada mücadele günü de diyebiliriz. Buraya geliş amacımız sizler zaman zaman burada çevreye yönelik saldırılar oluyor. Buna keza Çukurpınar’daki su kaynaklarının üzerinde patlatmalı kalker ocağı izni gündemde. Bugün o sorun biter başka bir sorun başlar. Orman katliamı başlar, tarım alanlarınıza saldırı başlar. Bu köyde olmazsa başka bir köyde olur. Armağan’da olur, Armutveren’de olur, Üsküp’te olur vs. Onun için biz Kırklareli merkezde bir panel veya etkinlik yapmaktansa sorunları yakından yaşayan bir yere giderek o yerde bilgilerimizi, birikimlerimizi paylaşmak istedik. Bir yakada biz yaşıyoruz diğer yakada Bulgar halkı yaşıyor. Onlarda bu sorunlar nasıl çözülüyor? Bu soruların cevabını Bulgaristan’dan gelen misafirlerimiz sizinle paylaşacak. Bizi buraya kabul ederek sorunlarınıza ve köyünüze sahip çıktığınızı gösterdiniz.” diyerek sözünü bitirdi.


* “Istranca Dağları’nın kokusunu çocukken aldım”


Kaynarca’da son günlerde sıcak gelişmeler yaşandığını belirten Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker; “Ben sizlere yabancı değilim. Babam Armağan köyünde yıllarca öğretmenlik yaptı. Istranca dağlarının kokusunu çocukken aldığım için ben de çocukluğumdan beri müthiş bir doğa sevgisi var. Bu bölgeyi ve insanlarını çok seviyorum. Belediye Başkanı seçildikten sonra mücadelemizi daha da arttırarak devam ettirdik. Ama son dönemlerde yaşanan bu ranta dayalı ekonomik gelişmeler maalesef bütün Trakyayı tehdit ediyor. Buradaki en önemli sorunlardan birisi de nüfusu 20 milyona yaklaşan İstanbul’un bir girdap gibi hem Istranca bölgelerini havasıyla suyuyla doğal kaynaklarıyla içine çekmesi. Bizde olan sorun Bulgaristan’ı da etkiliyor. Biz bu sorunlar ile mücadele veriyoruz. 


Biz 6 ay öncesinde çevre saldırılarına maruz kalmıştık. İki tane önemli husus var. Bunların birincisi Çerkezköy ‘den firma atıklarını Kaynarca’ya bıraktığını tespit ettik. Biz bunu kabul etmedik. Bu atıkların onlara ait olduğunu kabul etmediler ama biz yine bunu kanıtladık. Cumhuriyet Savcılığına suç duyurunda bulunduk. Firmaya 4 bin lira ceza kesildi. Firmanın Genel Müdürü doğaya verdikleri zararlar nedeniyle hapis cezası ile yargılanıyor. Daha sonra bu atıkları çabalarımız sonucu geri aldırarak Çerkezköy’e geri getirmelerini sağladık. Bu bizim için bir zaferdi. Bu sorunları ulusal TV ve Gazetelere kadar taşıdık. Yerel basındaki arkadaşlardan çok büyük destek aldık. Huzurlarınızda hepsine çok teşekkür ediyorum. 


* “Toprağımızı çaldılar”


İkinci konu da Devlet su işlerinin Kurudere köyünde bir gölet inşaatı var. Halen devam ediyor. DSİ buradan vatandaşların tarlalarını parayı bastırarak satın almış. Burada killi toprak var ve bu toprağı taşıma firmasına gölette kullan demiş. Biliyorsunuz killi toprak su ile birleştiğinde bir çimento görevi yapıyor. Artık barajlarda göllerde bunu kullanıyorlar. Ama bunu Karayollarından, Tarım il Müdürlüğünden, Kaynarca Belediyesinden kısaca hiçbir yerden, hiçbir yasal izin almadan gayrı resmi bir şekilde gelip bizim toprağımızı almaya çalıştılar. Bunu da durdurduk fakat bu arada yasal işlemler yavaş ilerlediği için 400 kamyon toprağımızı çaldılar. Burada da büyük adımlar attık. Firmayı faaliyetinden men ettirdik. Fakat 4 Haziranda firma gelip yeniden Kaynarca’dan toprak almak istedi. Biz bunun doğru olmadığını söyledik. Jandarmaya resmi yazıyla başvurduk. Jandarma geldi. Kaynarcadan yaklaşık 500 vatandaşımızı bu tarlaya getirdik orada oturma eylemi yaptılar. Bugün de sabah firma ÇED gerekli değildir belgesini Valilik ve Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünden almışlar. Ona istinaden tekrar topraklarımızı almak istedi. Hukukçu arkadaşlarımıza danıştık bunun yasal olmadığını söylediler. Sağolsun Av. Bülent Kaçar bey çok yardımcı oldu. Huzurlarınızda ona çok teşekkür ediyorum. Tarım il müdürlüğünden de bunun yasal olmadığını gelerek jandarmaya söylediler. Kaymakam beyle, Vali yardımcılarımızla telefonla görüşülerek bunun yasal olmadığını suç işlendiğini ve hukukun bir gün herkese lazım olacağı söylendi. Hemen geri adım attılar. Avukatımız Edirne İdari mahkemesine hemen müracaat ederek yasal işlemleri başlattı.  Bu süreçler maalesef böyle gelişiyor. Az önce de söylediğim gibi ranta dayalı çok büyük bir ekonomi var. Biliyorsunuz bölgemizde çimento fabrikaları taş ocakları vs var. Bu çimento fabrikalarından bir tanesi Limak Pınarhisar’da çalışıyor. Bu firma Akören köyünde bir kalker ocağı açıyor. Kapasitesini yükseltiyor. Burada sizlere çok teşekkür ediyorum duyarlı davrandınız geldiniz. Pınarhisar’daki ÇED toplantısında konuştuk ama kahvede az sayıda insan vardı. Bu tür toplantılara halkın katılımı önemli. Bu gelecek nesiller için, bizi ilgilendiren konularda daha dayanışma içinde olmamız lazım çünkü bu bölgedeki su kaynakları ve doğal yapı bozulursa hepimiz çok zorda kalacağız. Doğa ile çevre ile ilgili işimiz çok zor ama duyarlı olmak zorundayız.


* “Bölge insanı değil, dışarıdan gelen yabancılar bozuyor”


Bulgaristan’dan gelen Istranca Park Emekli Direktörü Petrov Nanchev Çukurca Köyü için verdiğiniz mücadelenin sonsuza kadar devam etmesini umut ediyorum diyerek şunları anlattı; “Istranca’nın bir ucu İstanbul bir ucu Tunca Nehri olarak devam ediyor. Istranca’nın bütünü ormanlarla kaplı. Bütün Trakya’nın olduğu gibi Bulgaristan Burgaz’a kadar da su kaynağıdır. Bulgaristan’da kuruluşumuz 1995 yılından beri faaliyettedir. Kuruluşumuz bazıları için engel teşkil ettiği için biraz zor oldu. Orman içinde doğa için de hayatın korunması için de varız. Yaşam kaynağı olan suyunda ormanla beraber bir terazi gibi dengeli olması gerekiyor. Yoğun yeşilliğin ve ormanın olduğu Istranca Avrupa’da bile yok oluyor. Binlerce çeşit bitki var. Bunun çoğunluğu Türkiye tarafında. Avrupa’da sadece Istranca bölgesi buzul çağı geçirmemiştir. Traklara Romalı’lara Pers’lere vs birçok medeniyetin geçiş noktası olduğu gibi Bulgarların da geçiş noktası olmuş. Her geçen burada bir iz bırakmış. Bizim de burada yaşayan insanlarımız burada yaşanlarla kültürlerini birleştirmiş. Burgas sınırında Istrancalar koruma altında. 5 bölgenin içinde 19 tane turizme açılmış yer var.  AB bu tür projelere destek veriyor. Burada hiçbir faaliyet gerçekleştirilemiyor. Bulgaristan’da yapılan çalışmalar Türk tarafında da olursa bu Istrancalar için çok iyi olur. Bu bölgelerimizi bölge insanından çok dışarıdan gelen yabancılar bozuyor. Dışarıdan gelenler sadece parayı arar.”


* “Kaybettiklerimizden ders aldık”


Baba Nanchev’in ardından oğul Orman Mühendisi ve Sofya Avcılar ve Balıkçılar Birliği eksperi Dimitar Nanchev yaptığı konuşmada özellikle Bakır Madenin çevreye ve suya verdiği zararlara dikkat çekti. Demirköy-Balaban Köyü arasında kurulmak istenen Bakır Madeni’nin su kaynakları üzerinde kurulacağı için suya karışarak zehirlenmelere yol açabileceğini belirtti.


Nanchev; “Deniz kenarlarındaki yapılaşmalar da zararlı olmaktadır. Buralardaki kuş türlerinin buradan göç etmesine ve bir daha geri dönmemesine sebep olmaktadır. Bulgaristan’da artık deniz kenarında yapılaşmanın yapılmaması gerektiği anlaşıldı. Bulgaristan’da avcılar yiyecek kadar av yapıyorlar. Daha fazlası doğanın ve hayvanların yok olmasına sebep oluyor. Bulgaristanda da bizim bölgede taş ocakları açmak istediklerinde avcılar buna karşı çıkarak açılmasını önlediler. Bizim işimiz doğayı korumak. Bizler bazı durumlardan doğayı korumayı başaramadık ve kayıplarımız oldu bunlardan ders alarak yolumuza devam ediyor, doğayı daha çok korumayı umut ediyorum” dedi.


*Bu mücadele şuan yapılmak zorunda


Kırklareli Barosu Avukatlarından Uğur Burak Gülbay konunun yasal yönlerini anlatarak eksikliklere dikkat çekti. Gülbay yaptığı konuşmada; “ Doğayı korumak ve doğa sevgisini yaşamak için doğayı kaybetmeye gerek yok.  Burada maden ocağı açılmak isteniyor, kapasite arttırılmak isteniyor. Buna izin verirseniz birkaç yıl sonra bunlar çoğalır. Buranın ne fiziki yapısı ne de yol durumu bu işin yapılması için uygun değil. Bu mücadele şuan yapılmak zorunda ileride çok geç kalınmış olur. Kapaklı köyünün durumu ortada köy yaşamı da bitti, doğal yaşam da bitti. Sizler destek verirseniz biz başarılı oluruz.  Taş ocaklarındaki patlamalar sırasında İl Özel İdaresi yetkililerinden birisinin olması lazım ama bu sırada kimse orada olmuyor. Ancak bir sarsıntı bir yıkılma olunca gelip kontrol ediyorlar.  Bizim devlet mantığımız ben ÇED gerekli değildir kararı vereyim karşı çıkılırsa detay incelemesi yapılır. ÇED gerekli değildir kararı nihayi bir karar değildir. Istranca’larda bu bölgede ÇED gerekli değildir kararı vermeye imkan yok. Istrancalarda su kaynakları bu kadar yakınken, yollar bu işe müsait değilken ÇED kararı alma ihtimali yok. “ dedi.


* “Ömürleri 10 yıl, telafisi imkansız”


Nanchev’in konuşmasının ardından söz alan Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Başkanı Nusret Türkkan Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne yüklenerek yaptığı konuşmada şunları kaydetti; “ Bizler kendimizi bu işlere gönüllü olarak adadık. Bugün Türkiye’nin her yerinde çevre günü kutlanıyor. Özellikle Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü çıkıyor, sağa sola çiçekler dağıtarak, çocukları yürüterek Çevre Günü’nü kutlamaya çalışıyor. Ama gel gör ki aynı Çevre Müdürlüğü, aynı Çevre Bakanlığı ÇED raporu veriyor. Kimseye sormadan, kimseyi dinlemeden, bir Allahın kulu burada ne oluyor diye bilmeden burası taş ocağı olsun, burası böyle olsun diyor. Yağmalanması için elinden gelen her şeyi seferber etmiş. Hem de koşarak. Bu koşturma, bu tantanayı gösteren bir haritamız var. Bu haritada görüldüğü gibi her tarafı parsellemişler. Yazık günah değil mi? Her yeri darmaduman etmenin peşindeler. Burası bir tarafında Sergen bir tarafı Çukurca. Dünyanın en lezzetli kıvırcık koyununun yetiştiği yer. Burası ağacıyla doğasıyla koruma altına alınması gereken yer. Dünyada bu şansa sahip başka bir tek yer dünyanın öbür ucu olan Avusturalya’dadır. Sen bu bölgede rüzgar santralı, taş ocağı vs kuruyorsun. Bunların ömrü on yıl, verdikleri zararın telafisi mümkün değil. Çevre gününde gidip orada burada çocukları gezdirmek başka bir şey. Biz bu durumun mücadelesini vermek zorundayız. Bu vatan evlatları neden Çanakkale’de şehit oldular. Boşu boşuna mı şehit oldular. İsteselerdi çil çil altınlar alıp maaşa bağlanıp yaşarlardı. Ama onlar gittiler vatanları için şehit oldular. Bu topraklar bize emanet edildi. Ben kendimi savunmuyorum, gelecek kuşağın mücadelesini veriyoruz. Burasının değerinden dolayı pamuklarla korunması lazım. Ama rant, para, hırs bunun önüne geçiyor. Zaten Ergene zehir içinde ikinci bir Ergene’yi neden yaratıyorsunuz.  Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker bu kadar başkan varken tek başına kalkmış buraya kadar gelmiş. Göreve geldiği günden beri verdiği mücadelelerden dolayı kendisini takdir ediyoruz ve çok teşekkür ediyoruz. Burada bulunan avukatlarımız da çok değerli ve mücadele veren insanlar huzurunuzda onlara da teşekkür ediyorum. Sizi desteklemek için buradayız, siz bizi biz sizi destekleyelim ki tüm dünya aleme buraları korumak istediğimizi gösterelim” dedi.


* “Muhtar hukukla hareket ederek doğru yolda gidiyor”


Toplantının son konuşmasını yapan Edirne Barosu Avukatlarından Bülent Kaçar yaptığı açıklamada; “Türkiye’de duyduğumuz kadar 30 bin kadar taş ocağı ruhsatı verildiği, neredeyse her baraj ve deniz kıyısına termik santral kurmaya çalışıldığını duyuyoruz. Ben bu işi kendime duyduğum saygıdan dolayı yapıyorum. Aksi takdirde vicdanımla baş başa kaldığımda bunun hesabını kendime bile veremeyeceğimi biliyorum. Bende herkes gibi bu davalar yerine başka davalara bakar akşamları evimde olurdum.  Takdire şayan bir tepki veriyorsunuz. Hele hele muhtarın da içinde olduğu bir direniş çok fazla rastlanmıyor. Muhtar bu işi sizlerle yapmak istiyor. Muhtar çok doğru bir yolda çünkü hukukla hareket ediyor. Çevre davalarını avukatlar değil halk kazanır. Bunun örnekleri çoktur. Özellikle Karadeniz’deki mücadelede bunlara çok rastladık. Çevreyi korumak devletin ve vatandaşların ödevidir. Bu ödevi dava açarak yerine getirirsin. Türkiye’de hukuk doğadan yanadır. Biz büyütüyoruz bu hukuksuzlukları. Tepki olmadıkça istediklerini yapmaya devam ediyorlar. Birlikte davranmak şart” diye konuştu. (Gülcan Kutlu)