Hasreti derindir geçmişin

Hasreti derindir geçmişin

Hasreti derindir geçmişin

Hasreti derindir geçmişin

Hasreti derindir geçmişin
27 Şubat 2010 - 09:43



MİSAFİR KALEM


Görkem Evci
gorkem.evci@boun.edu.tr


"Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları."
Zaman zaman geçmişi özler insan. Derin bir "ah" çekip eski günleri yâd etmediğimiz günler sayılıdır hatta. Anlayamadığımız sebepler bizi o günlere çeker. Bazen gördüğümüz küçük bir çocuk, bazen o günlerden bir eşya... Bir anı... Bir fotoğraf belki... Birden geçmişten bir kare canlanıverir önümüzde.
 "Nerede o eski bayramlar"  her bayram duymaktan âşinâ olduğumuz bir sözdür ve `geçmişe özlem sendromu´nun bir aksidir hayata. Özlenen eski bayramlar falan değildir aslında. Eğer ortada bir özlenen var ise o bizatihi geçmişin kendisidir. Topyekûn mâzidir. Yoksa asla tek bir kare değil... Zira bütün, parçaların tamamından farklıdır. Gestalt psikologlarının da dediği gibi; bir orkestra tek tek enstrümanların toplamı değildir. Bütün, parçaların toplamından farklı ve fazladır. Mâzi ve istikbal de anların toplamından fazlasını ifade eder bu yüzden.
Geçmiş aslında sıkıntılarla doludur birçokları için. Yine de özlenir her nasılsa... Ülkenin en karanlık dönemlerinde gençliğini geçirenler,  her hatırladıklarında hüzünlenip pişman olsalar da yüreklerinde bir yerlerde hep bir pencere vardır o günlere açılan. Kıtlık günlerindeki çocukluğu bile özlemenin ardında yatan şey belki de masumiyeti özlemektir aslında. Çocuk saflığında bir yüreğin hasretidir buram buram duyulan.
Bir çocuğun gözlerindeki ışıltı ile on yıllar aşarız bazen. Başını okşadığımız çocuğun yerine geçeriz... Avucumuzu açıp bir bayram sabahında koştururken buluruz kendimizi. Düşüp bir yerimiz incinir, annemiz tutar elimizden, kaldırır bizi. Tek bir öpücük yeter tüm acıyı dindirmeye.
Elimize siyah-beyaz bir fotoğraf geçer belki. Kenarları iyice eskimiş... Baktıkça derinleşir fotoğraf... Baktıkça daha da çeker bizi içine... Siyah önlüklü bir çocuk gülümsüyordur belki fotoğrafta. Belki babasının elinden tutmuştur bir çocuk. Fotoğraf renklenir birden. Canlanır fotoğraftakiler. Durup iki kelam ederiz geçmişten.
Bir türküye kapılıp gideriz. Sürükleniriz yıllar arasında. Marşlarla ya da... Bir çocuk şarkısının peşine takılmış da bulabiliriz kendimizi. Çocukluğumuzun peşinde, masumiyetin peşinde...
"Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar"