CHP Örgütü demek Türk Milleti demek değildir!

CHP Örgütü demek Türk Milleti demek değildir!

CHP Örgütü demek Türk Milleti demek değildir!

CHP Örgütü demek Türk Milleti demek değildir!

CHP Örgütü demek Türk Milleti demek değildir!
25 Mayıs 2010 - 09:17


MİSAFİR KALEM


Özcan Pehlivanoğlu
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com  


CHP’nin hafta sonu yapılan olağan kurultayı sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna oturdu zannedilmesin.
CHP,1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partidir. Yeni devletin yapılanmasında ve bu günlere gelinmesinde 1923 yıllarının CHP’si çok etkili olmuştur. Ancak bu günkü CHP;1923’lerin CHP’si değildir.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; Türkiye’de herkesçe bilinmesine rağmen ifade edilmekten ısrarla kaçınılan  mezheplerin ve etnisitelerin iktidar olma mücadelesi vardır.
Kendini Türk kimliğinin dışında görenlerin ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” anlayışını bir türlü kabul edemeyenlerin, bin türlü takiyye yapmak suretiyle bu koca millete ve büyük devlete hükmetme çabası vardır.
Nihayet bu bağlamda CHP’nin başına Kürt müsün denildiğinde sesini çıkarmayan Tuncelili alevi  bir vatandaşımız gelmiştir.
Artık Atatürk’ün CHP’si olmadığı su götürmez bir gerçek olan yeni CHP’nin başına Kılıçdaroğlu’nun gelişi ise ibretlik siyasi bir öyküdür.
Baykal’ın kurultayın hemen öncesinde kimliği belirsiz güçlerce tasfiyesi çok manidardır. Yine gücünü halktan değil de CHP Genel Başkanı sıfatıyla Deniz Baykal’dan alan CHP kadrolarının 360 derece tornistan yaparak “Eski kral öldü yaşasın yeni kral” demeleri de CHP’de kimlerin siyaset yaptığını göstermesi bakımından çok ilginçtir. Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in kurultay anında Habertürk ekranlarında söylediği “Kurultay alçakça bir ortamda yapılıyor” cümlesi tezlerimizin doğruluğuna işaret etmektedir.
CHP örgütüne mezhepçi ve Kürtçü kadroların hakim olduğu ancak Baykal’ın bastırması sonucu seslerini çıkarmadıkları siyasi çevrelerce yakından bilinen bir gerçektir. İşte bu parti örgütü; kendinden gördüğü birini yani Kılıçdaroğlu’nu diğerlerinin sessiz kalışı sayesinde CHP’nin genel başkanlık koltuğuna taşımayı ve parti meclisini ele geçirmeyi başarmıştır.
Bu konuda en büyük destek, medyanın içinde bulunan Kürtçü ve mezhepçi basın mensuplarından gelmiş ve Kılıçdaroğlu Türk Milleti’ne ümit olarak lanse edilmiştir. Hatta bu basının taraftar! kesiminde Ahmet Altan “Zavallı Kemal Bey” adlı bir yazı kaleme alarak  şimdiden Kılıçdaroğlu’nu “Kürt sorununu teğet geçen, yargı reformuna karşı çıkan, dış politikayı ulusal çıkar klişesine hapseden, değişim sözü sözde kalan” diyerek baskı altına almaya başlamıştır.
CHP’nin dış güçlerce bir değişime ve dönüşüme uğratıldığı tartışmasız bir gerçektir. Türkiye’de buna yardımcı olacak argümanlarda devamlı hazır tutulduğundan dişliler birbirine “Cuk” diye oturtulmuş ve CHP hizmete hazır hale getirilmiştir.
Oysa ki; MHP’nin 2009 yılının Kasım ayında aynı salonda yapılan kurultayı, CHP’nin bu kurultayından daha fazla ilgi görmesine ve kalabalık olmasına ve Bahçeli’nin kurultay konuşmasının içerik ve hitabet açısından, Kılıçdaroğlu ile mukayese edilmeyecek kadar güçlü bulunmasına rağmen; MHP ve Bahçeli, dış güçlerin kontrolündeki mezhepçi ve Kürtçü basın tarafından kamuoyunun önüne getirilmekten ziyade adeta gizlenmeye çalışılmıştır. Bu kurultay böyle bir çabayı ortaya koyması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.
Bu gün Türkiye’nin TBMM’de bulunan iki siyasi partisinin başında farklı dini söylemleri olan ve Türküm demekte zorlanan iki genel başkan vardır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim’le ilgili söylemlerine bakılırsa onunda Erdoğan gibi cumhuriyetle ilgili sıkıntıları olduğu anlaşılmaktadır.
Bu sebeple dinci ve Kürtçü-Mezhepçi basın kendi yandaşı olan Genel Başkanları överken, Türk Milleti’ni kimseyi ayırt etmeden kucaklayan, tarikat ve cemaatlerin yanlışlarını yüzlerine vuran, bölücü teröre korkusuzca göğsünü açan, milletin hakkını kimseye yedirmem diyen bir MHP’yi ve Bahçeli’yi görmezden gelme çabası aşırı bir şekilde kendini göstermektedir.
Bunları yadırgamıyorum. Bu gayreti gösterenlerin kendi inanç ve ideolojileri çerçevesinde hareket etmeleri normaldir. Önemli olan bunların izlediği politikaları süzemeyerek bunlara kendini kullandıran insanlarımızın hiçte azımsanmayacak sayıda olmasıdır. Hedefimiz bunları gerçekler konusunda uyararak Türk Milleti’ni muhtemel badirelerden korumaktır.
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı ile neticelenen CHP Olağan Kurultayı’nın hayatın doğal akışının dışında cereyan etmesi, bunun medyaca ustaca pazarlanması ve kendine yeni CHP’de yer bulmak için bizim anlattıklarımızı gören ama sessizliğe bürünen CHP’lilerin varlığı, Türk Milletince üzerinde düşünülmesi gereken önemli hususlardır.
CHP örgütü demek Türk Milleti demek değildir. Medya pazarlamacıları Türk Milletini yanıltabilirler fakat gerçeği asla gizleyemezler. Bu nedenle Türk Milleti gecikmeye mahal vermeden  gelişmeleri yakından izleyerek gerçeği süzebilme becerisini göstermelidir.
Yaşananlara bakılınca Türk Milletinin kendini yönetemez hale geldiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkemiz siyaset eliyle işgal edilmiştir. Türk Milleti onlarca yıldır demokrasi tezgahı altında aldatılmakta ve kandırılmaktadır. İmparatorluk bakiyesi olmak bizi ne yazık ki bu sonuca taşımıştır.
Dün AKP ile bu oyunu bu güne kadar oynayanların Kılıçdaroğlu’nun içi boş sloganlara dayalı siyaset anlayışı ile oyuna CHP ile devam edecekleri anlaşılmaktadır.
İsmet İnönü’nün namuslular namussuzlardan daha fazla cesur olmalıdır sözünden yola çıkarak Türk Milleti’ne şöyle seslenmek istiyorum: Türk Milleti en az düşmanları kadar uyanık olmak ve çalışmak zorundadır… Siyaset zor bir iştir ve her türlü fedakârlık ister. Bu nedenle Türk Milletince her türlü fedakârlık gösterilerek siyasetteki işgal sona erdirilmelidir.
Eğer bu uyanıklık ve çalışkanlığı bu güne kadar olduğu gibi yerine getiremez ve menfaatlerimiz için gerçekleri Türk Milleti’nden gizlemeye devam edersek, Türk Milleti’nin çok daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağı gün gibi aşikârdır.
Mevlana’nın Mesnevi’sinde av hayvanlarının Arslan’a mücadeleyi terk edip tevekkül teklif etmeleri anlatılır. Av hayvanları her gün kendilerini avlayan Arslan’a gidip;  “Sen avlanmaya gitme, her gün birimiz senin lokman olsun, böylece bizde rahat edelim” dediler. Arslan;  “Sözünüzde dursanız hile ve cefa olmasa bu çok hoş bir şeydir” diye cevap verdi. Av hayvanlarının hepsi “Ey değerli hâkim! Sakınmak insanı kaderin hükmünden kurtaramaz. Var tevekkül kıl zira o güzeldir. Tanrının hükmüne karşı aciz ol ki, O seni korusun” Arslan cevapladı;  “Tevekkül iyidir güzeldir lakin sebebe riayette Peygamber sünnetidir. Çalışıp kazanmak, tevekküle tercih edilir”.Türk Milleti eğer Arslan ise gereğini de Arslan gibi yapmalıdır.
Son söz; Atatürk’ün CHP’si günümüzün MHP’sidir. Türk Milleti’nin tek güvencesi ve Kuvayı Milliye ruhu MHP’de yaşamaktadır. Bu CHP’nin son kurultayından sonra daha iyi anlaşılmıştır.