Bir dahaki yağmura kadar

Bir dahaki yağmura kadar

Bir dahaki yağmura kadar

Bir dahaki yağmura kadar

Bir dahaki yağmura kadar
01 Nisan 2010 - 09:10


 


Lüleburgaz Deresi’nde yapılan o operasyon, yani derenin genişletilmesi, yani derenin dereye benzer hale getirilmesi, içimize su serpti.
Derenin dere olduğunu, ne enteresandır ki, aslında biraz da sel baskını ile anlar olduk!
Dere, dere olalı SU ile tanıştı çünkü!
O zamana kadar, birilerinin b.ku-püsürü, birilerinin daha çok para kazanmaları için dereye boca ettikleri atıkları akar giderdi dereden.
Sonra, dere yatağının genişletilmesiyle birlikte, dere dere olduğunun farkına varır gibi oldu!
“Gibi oldu!” dedim, çünkü çok ta uzun sürmedi o “Gibi”lik bile!
Bir bakmışız, yağışların önü ardı kesilmiş, salt atıkların kaldığı derenin yüzü kızarmış, dere yüzümüze bakamaz olmuş!
Derenin yatağından, dere olmayan sular akıp gidiyor eskisi gibi…
Dere akar, derenin üstündeki köprüden geçenler, yüzü kızarmış dereye bakıp bakıp geçerler!
Dere, dereliğinden utanır utanmasına da, dereyi o hale koyanlar, derenin o halde olmasına seyirci kalanlar, ya o derenin üstündeki köprüden geçmezler, ya da hiç utanıp, sıkılmazlar!
İçinde su akmayan bir derenin üzerine o köprüyü yapan rahmetli Mimar Sinan, bugünleri görebilseydi eğer, “buna göz yumanların, bok-püsür akan suyun üstünden geçmeye hakları da olmasın” der ve o köprüyü yapmazdı!
Dere yatağı genişletilmişti.
Dereye, afetle karışık ta olsa, su geldiği için sevinmiş, sanki eski haline döneceğini akıl edememiş gibi de mutlu olmuştuk.
Kim demişse yalan demiş işte!
İnsanların hafızaları asgari 21 günmüş diye!
Bizim hafızamız, olsa olsa bir dahaki yağmura kadarmış sonuçta…
Dua edelim de, yağmurların arası uzamasın.