Başkan Halebak “İçimizdeki Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.””

Başkan Halebak “İçimizdeki Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.””

Başkan Halebak “İçimizdeki Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.””

Başkan Halebak “İçimizdeki Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.””

Başkan Halebak “İçimizdeki Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.””
31 Ekim 2014 - 08:21

Başkan Halebak; “Bizim bir arada yaşayan, çağdaş bir toplum olmamızı istemeyenler, bizim bu yolda yürümemizi engellemek isteyenler unutmasınlar..

Başkan Halebak; “Bizim bir arada yaşayan, çağdaş bir toplum olmamızı istemeyenler, bizim bu yolda yürümemizi engellemek isteyenler unutmasınlar; bu toprak binlerce yıldır birçok zalim gördü, zulüm gördü, hiçbirine boyun eğmedi, eğmeyecek. Her şey gelip gidecek, içimizdeki özgürlük, bağımsızlık, Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek.”





Lüleburgaz Belediyesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Lüleburgaz Yıldızları Futbol Akademisi’nde saat 19.30’da senfoni orkestrası konseri düzenledi. Konsere Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak, CHP Lüleburgaz İlçe Başkanı Alaaddin Güncer, CHP Babaeski İlçe Başkanı Fikri Karaca, CHP Lüleburgaz İlçe Eski Başkanı Türabi Kayan ve binlerce Lüleburgazlı vatandaş katıldı. 





Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Senfoni Orkestrası konserinin yönetimini dünyaca ünlü sanatçı Şef Prof. Gürer Aykal yaptı. Ayrıca Orkestraya solistler Umut Sağlam ve Gülce Sucular eşlik etti. Konser Saygı Duruşu ve akabinde İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. İstiklal Marşı’nın ardından Lüleburgazlı gençler, hazırladıkları şiirleri okudular. Şiir okunmasının ardından dans gösterisi yapıldı ve Lüleburgaz tanıtım videosu izlendi. Video gösteriminin ardından sahneye, günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapmak üzere Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak çıktı. Başkan Halebak, konuşmasında şunlara yer verdi;





“Bugün 29 Ekim, bugün Cumhuriyet Bayramı, en büyük bayram kutlu olsun. 91 yıl önce ekilen bir çınar fidanı. 91 yıldır büyüyor ulu bir çınar. Ekildiği topraklar tüm insanlık tarihi boyunca bilinen, medeniyetlerin üzerinde yaşadığı Anadolu; birçok savaşa, birçok imparatorluğa, birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Urartular, Hititler, Asurlular, Frigyalılar, Likyalılar, Bizans, Roma, Anadolu Selçukluları, Osmanlı; bütün bu topraklar üzerindeydi. Orta Asya’dan gelen ordular bu topraklar üzerinden Avrupa’ya geçti. Avrupa’da toplanan haçlılar bu topraklar üzerinden Doğu’ya gitti. Medeniyet, ticaret bu topraklar üzerinde yapıldı ve binlerce yıldır bu topraklar insanlığın acılarıyla, başarılarıyla bir imbikten hayatı geçirdi, süzdü ve bugünlere bıraktı. Bu hayatı içinden geçirip süzdüğü, imbiğinde damıttığı şey hoşgörüydü. Bugün dünya üzerinde hoşgörünün merkezi neresidir diye düşünürseniz, Anadolu topraklarını göreceksiniz. Çünkü bu kadar çok acı, dünyanın hiçbir yerinde yaşanmadı. Çünkü bu kadar çok savaş, dünyanın hiçbir yerinde olmadı. İnsanlık, bu topraklar üzerinde her türlü arzusunu, ihtirasını hayata geçirmek için mücadele etti. İmparatorlar, zalimce halkını yönetti. Din adamları din adına insanları sömürdü ve Anadolu bütün bu kargaşa içerisinde kendi yaşamını tüm insanlığa çıkardı, önüne koydu. Bu, hoşgörüydü. Anadolu topraklarında herkes, her inancıyla yaşayabilmeli, hiç kimsenin birbirinin üzerinde daha üstün olmadığı bir yönetim biçimi olmalıydı. Ama hep birlikte biliyoruz ki tarih, insanlığın birçok dönemler içerisinde akımlarıyla karşı karşıya kaldı. İmparatorluklar oluştu ve dağıldı, yerine ulus devletler oluştu, şimdi ise globalleşme dediğimiz başka bir şey var. Bugün, 2014 yılında Avrupa, 1914 yılında başlamış olan I. Dünya Savaşı’nı anıyor. Avrupa’yı yakıp, kasıp kavuran ve bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolu açan savaş. Milyonlarca insan öldü, imparatorluklar sona erdi. Ama biz tüm emperyalizmin azgın iştahına rağmen Anadolu’da bize yakışan, bize uyan, bu toprağın insanının öz değeri olarak yarattığı Cumhuriyet’i kurmayı başardık. Bunu başarabilen bir ulusun bireyleri olmaktan gururlu ve mutluyuz. Bizi, bu topraklarda yaşayanları, yani hoşgörünün sembolü olan, yüzlerce yıl birbirleriyle kavga etmeden her türlü inanç içerisinde, her türlü etnik kökenli insanın barış içerisinde yaşadığı Anadolu parçalanmalıydı. Çünkü emperyalizm savaştan beslenecekti ve savaştan beslenebilmesi için de içerisinde savaşlar ve nifak tohumları ekilmeliydi. Anadolu’da insanlar birbirlerini boğazlamaya başladı. Osmanlı sınırları içerisinde bugünkü gibi bir Arap baharı, Arap milliyetçiliği ile bir sürü ulus devlet oluştu. Sınırları çok uzaklarda bir yerlerde cetvellerle çizilmiş devletlerdi. 100 yıl geçmedi, bunların nasıl çöktüğünü gördük. Sınırlarımızda bugün savaş çığlıkları atılıyor. Bugün ülkemizin içerisinde başka başka şeyler konuşuluyor. Ama Ulu Önder Atatürk, bu Cumhuriyeti yaratırken, bunun temel değerlerini koyarken insanlık onuruna yakışacak şekilde koydu. Bu topraklar üzerinde yaşayan hiç kimsenin bir başkası üzerinde hakimliği olmamalıydı. Bu topraklarda yaşayan hiçbir inanç sistemi, bir inanç sisteminden daha yukarıda olmamalıydı. Bu topraklarda yaşayan hiçbir etnik köken, bir diğerinin üzerinde olmamalıydı. Bu Cumhuriyetti, demokrasiydi, özgürlüktü. Bu halkımız için fırsat eşitliğiydi. Bu bir zenginleşmeydi ve günümüze geldiğimizde yine dünyada akımlar, yine bize söylenen bir sürü şeyler var. Ama diğer taraftan bakıyoruz ki bu topraklarda bizler öylesine tecrübelerden geçip geldik ki bu oyunları defalarca ve defalarca izledik. Hemen Güney’imizde bunu yaşamamış ulusların ne hale geldiğini, Arap coğrafyasında ne olduğunu, Afganistan’da, Pakistan’da, koskoca bir kıta Afrika’da günde 1 dolar ile yaşamaya çalışan insanların birbirlerini nasıl boğazladıklarını görüyoruz ve bir kere daha bu Cumhuriyeti yaratanları, bu Cumhuriyet için canını, kanını verenleri rahmetle anıyoruz. Gururumuz olarak her yıl Cumhuriyeti coşkuyla kutlamak istiyoruz. Ama ne olduysa oldu. Dediğim gibi bu topraklar binlerce yıldır o kadar çok şey gördü ki bunları da atlatacak. Tüm bu Cumhuriyet süreci içerisinde, 90 yıllık süreçte, birçok siyasi hata yapmış olabiliriz. Bu ülkeyi yönetenler kendi ihtirasları için bir sürü şey yapmış olabilir. Demokrasi, bürokrasi, silahlı kuvvetler yanlış kullanılmış olabilir. İleriye, geriye, sağa, sola yalpalamış olabiliriz. Ama 91 yıllık ulu çınar dimdik duruyor ve bizler burada özgürce Cumhuriyetimizi kutlayabiliyorsak, bunu Atamıza borçluyuz. Biz Lüleburgaz’da yaşayanlar asla ve asla bu değerlerden vazgeçmeyeceğiz, bu ülkenin çağdaş normlarda ileriye doğru yürümesi için mücadele sarf edeceğiz. İşte bu akşam burada bir Cumhuriyet kutlaması yapıyoruz. Televizyonlar sürekli bağırdı, Lüleburgaz Halkı’nın kafasını karıştırdı. Cumhuriyet resepsiyonları, kutlamalar iptal edildi. Niye? Belli değil. Sanki birileri Cumhuriyet Bayramı kutlanmasın istiyor. Biz 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyoruz ve bayram yapıyoruz. Şimdi buradakilere soruyorum; 30 Ağustos’ta bu ülke ne kadar şehit verdi? O şehitlerin kanları üzerine biz eğlenmek için mi bayram yapıyoruz? Yoksa unutmamak, özgürlüğümüzün anlamını idrak etmek için, bunun tadını doya doya çıkarmak, kol kola, yan yana bir bulut olmak için mi yapıyoruz? Bizim bir arada yaşayan, çağdaş bir toplum olmamızı istemeyenler, bizim bu yolda yürümemizi engellemek isteyenler unutmasınlar; bu toprak binlerce yıldır birçok zalim gördü, zulüm gördü, hiçbirine boyun eğmedi, eğmeyecek. Her şey gelip gidecek, içimizdeki özgürlük, bağımsızlık, Cumhuriyet ateşi sonsuza kadar yanmaya devam edecek. Bunun işareti, burada gençlerimiz var. Mimar Sinan Üniversitesi konservatuar öğrencileri var. Onlar geleceğimiz, çağdaş Türkiye’nin geleceğidir. Onlara bu akşam burada eşlik edecek gururlarımız, solistlerimiz var. Onların başında Cumhuriyet değerlerini yaratmış, köy enstitülerinin bir öğretmeninin çocuğu var. Sayın Gürer Aykal burada bu akşam. Bize onur verdi, şeref verdi. Teşekkür ediyorum. O, Cumhuriyetin ne olduğunu babasından öğrendi. Dünya çapında bir sanatçımız, devlet sanatçımız, dünyanın en iyi salonlarında şeflik yaptı. Ama naçizane bizim bu küçük salonumuzda bize gelmesinin bir tek anlamı vardı: Cumhuriyet, onun da Cumhuriyetiydi, bizim de Cumhuriyetimizdi. Bu coşkuyu paylaşmak için geldi. Bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu akşam Sayın Gürer Aykal’ın olsun, orkestranın olsun burada olma fikrini ilk doğuran insan fahri hemşerimiz Sayın Kenan Mortan da burada. Bu fikrin sahibi olarak kendisine teşekkürler ediyorum. Bizim burada yaşayan olsa, ancak bu kadar Lüleburgazlı olurdu diyorum ve bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu akşam 1-2 teşekkürüm daha var. Bunlardan bir tanesi Mimar Sinan Üniversitesi Sayın Rektörüne ait. Bizi kırmadı, dileğimizi kabul etti. Orkestranın, koronun buraya gelmesi için her türlü görevi, talimatı yerine getirdi ve yaptı. Ona da teşekkür etmek istiyorum. Bir teşekkürüm daha var. Bu tesislerden faydalanan, kenarda oturan sporcu gençlerimiz var. O gençler Cumhuriyetimizi yaşatacaklar, onlara teşekkür ediyorum. Bir teşekkürüm daha var; yüreklerinde korkuyu hissetmeyen, Cumhuriyeti, özgürlüğü, bağımsızlığı, demokrasiyi sonsuza kadar yaşatacağına inandığım siz Lüleburgazlılara teşekkür ediyorum. Ve hepimizin ortak bir teşekkürü daha var; Atam! Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız. Sizleri seviyorum ve saygılar sunuyorum.”


Başkan Halebak’ın konuşması, katılımcılar tarafından dakikalarca alkışlanarak, yoğun destek verildi. Konuşmanın ardından Şef Prof. Gürer Aykal yönetiminde, solistler Umut Sağlam ve Gülce Sucular’ın eşliğinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası muhteşem bir konser verdi. Katılımcıların mest olduğu, yoğun destek verdiği konser Lüleburgaz tarihindeki en özel etkinlerden biri olarak yerini aldı. (Özkan Başaran)