Aysbergler ve görünen yüzleri

Aysbergler ve görünen yüzleri

Aysbergler ve görünen yüzleri

Aysbergler ve görünen yüzleri

Aysbergler ve görünen yüzleri
19 Aralık 2009 - 11:58


DTP aslında kimin adına veya ağzı ile konuşuyor?!
“İmralı muhatap alınsın”,”asker güneydoğu’da operasyon yapmasın”,”sınır ötesi harekatlara son verilsin” … gibi söylemleri, üstelik te bu devletin parlamentosunda dillendirmek, ne kadar etik, yasal veya millidir?!
Her iki söyleminden birinde “TC askeri(?!) ifadelerini kullanan DTP yönetici ve belediye başkanları, aslında nerenin vatandaşlarıdırlar?!
ROJ Tv’de terör örgütü ile ilgili olarak yapılan yayınları engellemek üzere bir sürü dış temaslarda bulunup, yaptırımlar uygulamaya çalışan devletimizin, TBMM deki ROJ Tv antenlerine (!) nasıl olup ta seyirci kaldığını, ne zamandır düşünür, dururum!
Güneydoğu başta olmak üzere, memleketin bir çok yerinde terör örgütü üyelerinin yaptıkları eylem ve yasadışı yürüyüşlerde, en ön saflarda yürüyenlerin ve bunları organize edenlerin DTP li milletvekili, belediye başkanı veya parti yetkilileri olduğunu da mı fark edemiyoruz?
Öyleyse aslında:
DTP, terör örgütünün ülkemizdeki sözcüsü veya temsilcisi de mi oluyor?!
Bu soruları, yüksek sesle kendimize bir kez, bir kez daha sormakta yarar olduğuna inanıyorum…
Edirne’de, T.Ü. öğrencileri arasından bir grubun, terör örgütü lehine sloganlar attıkları ve eylemlere giriştiklerini gördük medyada.
Bunun, aslında planlanmış, tetiklenmiş ve milletin gözüne sokar şekilde yapıldığını anlamak için de zeki olmamak lazımdır!
Oradaki olayın dayandığı kişisel adetlendirmenin, bir elin parmaklarını geçmeyeceği malum.
Ne var ki; önemli olan da zaten olayın büyük kesime dayandırılması değil, orada bölücülük ve terör örgütü lehine bir olayın yaşandığının sergilenmesidir!
Terör örgütü ile DTP’nin, eylem ve terör olaylarının sadece belli bir bölge veya yerlerde yaşanmadığını, memleketin en batı ucunda dahi bu tür eylem ve olayların yaşandığını göstererek, olayların sanki tüm ülke sathına yayılıyormuş gibi gösterilmek istendiği planları var.
Memleket çapında bir korku imparatorluğu oluşturulmak isteniyor!
“Terör memleketin her karış toprağında kol geziyor” mesajı alınmalı ki, bunların aslında gerçek olayı gizleme çalışmalarına çomak sokulmasından korku duyulsun!?
Bu yüzden de, özellikle Trakya bölgesinde yaşayan insanların ve güvenlik güçlerinin çok daha fazla dikkatli olmaları, uyanık davranmaları lazımdır.
Edirne’de sahnelenen oyunu da, medyamız eliyle bir güzel gündemlere taşıyıp, onların maşası gibi hareket ettiğimiz için, ayrıca bir kez daha düşünmek durumunda kalmalıyız!
Küçük ve planlanmış bir olayı, allayıp, pullayıp, tüm ülkeye göstermekle, aslında kimin veya kimlerin oyununa geldiğimizi sorgulamak zorundayız!
Yıllık milyarlarca liralık cirolara sahip bulunan iki farklı sektör ve çıkar kapısı vardır; Uyuşturucu ve Silah Tüccarlığı.
Bunlar, öyle büyük paralara tekabül eden ticaretlerdir ki, önlerinde ülkelerin veya orduların durmaları bile neredeyse imkansızdır.
Küresel ekonominin hüküm sürdüğü dünyamızda, artık dünyanın kaderini ellerinde tutan veya tutmaya çalışan güçler, ülkeler değil, büyük sermaye gruplarıdırlar.
Bunların da, pis işlerini gördürmeye, taşeronluklarını yaptırmaya, kendilerine para kazandırmaya yarayan terör örgütleri vardır.
Trafiğin işleyişi gayet basittir:
Terör örgütleri, eylemlerini yapabilmek ve savaştıkları devlet ordularına karşı güçlü olabilmek için, bu silah tüccarlarından, modası geçmiş ve depolarda kalmış silahları yarı fiyatına satın alırlar. Bu silahlarla saldırdıkları ülkelerin orduları da, yine bu örgütlere karşı daha kolay mücadele edebilmek üzere, yine aynı silah tüccarlarından, daha modern ve pahalı silahlar satın alırlar. Yani, aslında her iki tarafın silahlarının depoları da aynıdır!
Terör örgütleri, bu silahları alabilmek için, kendi etki bölgelerinde korku veya sempatizanları yolu ile haraç ve bağış toplarlar. Büyük bir gelir getirmekte olan uyuşturucu sevkiyatlarını yöneterek, satarak veya uyuşturucuyu üreterek, büyük çaptaki bir paraya sahip olurlar. Bu büyük paranın büyük kısmı silah tüccarları ile yine bu örgütleri uluslar arası arenada kollayıp gözeten devletlerin üst düzey yöneticilerine ve istihbarat birimlerine gider. Yine önemli bir kısmı da, örgütlerin başındaki lider ve yönetim kadroları ile örgütün sevk ve idaresi için gereken harcamalara gider.
Örgütler, etki altında tuttukları ülkelerde, silah tüccarı veya kendilerine kol kanat geren ülkelerin istihbarat birimlerine hizmet etmek üzere, pis ve kirli işleri üstlenirler. Sıkıntıya sebep olan devlet adamları, yüksek rütbeli askerler, gazeteci ve yazarlar ile aydın ve düşünürler gibi önemli hedefler, bu örgütlerin eliyle öldürülürler.
Ülkelerde yapılan terör eylemleri sayesinde, birçok kirli ve pis iş, dikkat çekmeden ve perde arkasından gerçekleştirilir.
Bu, hem son derece basit ve açık, hem de son derece karmaşık bir işleyiştir.
Türkiye’nin İran ile ilişkilerinden tutun da, Afganistan’a asker gönderilmesi, ABD üslerinin yeniden vize almaları gibi bir çok konuda, Türkiye’nin masada tutulması ve pazarlığa zorlanması için karşı tarafın elinde hep terör örgütü kozu yok mudur?!
Bu döngü, sürekli olarak devir daim eder!
Silah almak için uyuşturucu işi yapılır. Elde kalan silahların satışı için, örgüte ucuza, karşısındaki devlete pahalıya silah satılır. Örgüte kirli işler yaptırılarak, hesaptan düşülür! Örgütten sıkıntılı olan devlete, masa başında birkaç tane taviz verilerek, hem istenilen alınmış, hem de kıyak bile yapılmış gibi olunur! Terör örgütünün yöneticileri ile silah tüccarı şirketlerin ve onlara destek veren önemli kişilerin kasaları tıka basa dolar…
Terörün ortadan kaldırılabilmesi için, öncelikle terör örgütünün finansal yönünü ortadan kaldırmak lazımdır. O zaman, silah alamaz. Militanlarını besleyemez. Yaşaması da mümkün olamaz.
İşte, her yıl milyarlarca Dolarlık bir gelir payının bulunduğu uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve satışları gibi faaliyetleri beraberinde getiren bu ilişkiler yumağını bozmaya kimsenin kolay kolay gücü yetmez!
Bunu, en azından kademeli bir şekilde, Dışişleri kozunu çok iyi ve yerinde oynayarak, masaya koyacağınız kozlarınızı daha büyük ve size karşı kullanılandan çok daha önemli hale getirerek yapabilirsiniz.
Sizin ülkenizde bu pis ve kirli oyunları sahneleyenleri, masaya koyduğunuz kozlarınızla zor bir duruma düşürmek zorundasınız! Ki, karşınızdakiler kar-zarar muhasebesini yapabilsinler.
Hani, kimilerinin:”Yahu! Topu topu üç-beş çapulcuya karşı niye bunca zamandır sonuç alamıyoruz?”  şeklinde söyledikleri gibi değil bu iş. Terör örgütü ve saldırıları, bir aysbergin sadece suyun üstündeki görünen kısmıdır! Suyun altında kalan kısmında ise, birçok devlet, uluslar arası finans kuruluşları ve istihbarat birimleri vardır.
Ulus olarak, son derece dikkatli, titiz, attığımız adımları ölçerek ve tartarak atan, sebep-sonuç ilişkilerinin muhasebelerini iyi yaparak, oyuna gelmeden ve provakasyonlara düşmeyerek, hedefe emin adımlarla yürümeliyiz.
Türkiye; onlarca devletin istihbarat birimlerinin üzerinde oyunlar oynamak ve operasyonlar yapmak üzere yuvalandıkları, köşe kapmaca oynadıkları, mesai harcadıkları nadir ve bir o kadarda değerli bir ülkedir.
Tüm bu gerçekleri anlayabildiğimiz ve sahnelenen oyunları bozabildiğimiz nispette güçlü bir ülke ve ulus oluruz.
Teröre, ilk gününden itibaren harcanan masrafın yekünü 300 milyar Doları geçmiş deniliyor. Teröre harcanmamış 300 Milyar Dolarla, Türkiye’nin ne denli büyük ve güçlü bir ülke olacağını bir düşünün. Mermiye, savunmaya gidecek paraların, okullara, yollara ve insanların refahına harcandığını bir hayal edin. Şu anki durumdan çok ama çok daha farklı olacağını anlamak zor olmasa gerek!
Türkiye’nin, terörden daha büyük bir engeli yok aslında. Bölgesinde güçlü bir ülke. Tüm dünyadaki Türk nüfusuyla, ardında desteği ve kamuoyu  bulunan bir devlet. İslam kökenli  olmasına karşılık, hiçbir Müslüman ülkenin olmadığı kadar da batılı bir ülke. Sahip bulunduğu su kaynakları sayesinde, ileride küresel ısınmadan kaynaklanan susuzluk nedeniyle, bölgesinde geleceğin en güçlü ülkesi olmaya namzet. Böylesi bir güce ve geleceğin lider ülkesi olmaya namzet devlete, rahat verilmemesi, kafasının karıştırılması ve genleriyle oynanmaya çalışılması, elbette ki olası şeylerdendir! Bize düşen de, bu çarkı tersine çevirmek, uyanık olmak ve engellerin üstesinden birer birer gelebilmek.
Bu ve benzer konularla karşınızda olmaya devam edeceğiz. Şimdilik, tespit ve analizlerimize bir virgül koyuyor ve yeniden buluşmak üzere hoşçakalın diyorum.