AYASOFYANIN BIRKAC MUCIZESI

AYASOFYANIN BIRKAC MUCIZESI

AYASOFYANIN BIRKAC MUCIZESI

AYASOFYANIN BIRKAC MUCIZESI

AYASOFYANIN BIRKAC MUCIZESI
21 Ocak 2011 - 10:05

Ayasofya birçok kereler yapıldı ve yıkıldı. En son yıkılışı da Bizanstarihinde geçen Nika isyanı sırasında oldu.Maketini arılar yaptı M.S. 532 yılındaki bu isyansırasında Ayasofya tamamen yandı.Bizans İmparatoru Justinyanus kiliseyi yeniden yaptırmaya karar verdi.Yapacak mimarı bir türlü bulamadı. O günlerde çok ilginç bir olay oldu. Birdini ayin sırasında elindeki kutsal ekmekçiği bir arı kapıp kaçtı. İmparatorarının saklandığı peteği bulup getirene ödüller vaat etti. Sonunda birisibulup getirdi. Hayretle gördüler ki, petek mabet maketi şeklindeydi. Mabedinmihrap yerinde de kutsal ekmek duruyordu.Beyazlı delikanlının getirdiği altınSonra yapım başladı. Sıra kubbeye geldiğinde para bitmişti ve durmak zorundakaldılar. İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıktı.Beraberinde çuvallarla yüklü katırlar da getirmişti. Delikanlıyı, İmparatorJustinyanus'un huzuruna çıkardılar. İmparator çuvalların içindeki altınıgörünce, şaşkınlığını gizleyemedi.Justinyanus buna çok sevindi. Olayı yakınlarına anlattı. Fakat tılsımbozuldu. Beyazlı delikanlı bir daha görünmedi...Mimar kaçıyorDuvarlar kubbe seviyesine gelince bu defa, mimarbaşı ortadan yok oldu.Roma'ya kaçtığını öğrendiler. 7 yıl sonra mimar, Roma'daki işini de yarımbırakıp tekrar İstanbul'a döndü. İmparator, mimarbaşını görünce çok kızdı.Fakat mimarbaşı ona şöyle dedi:"Bu koca yapının temelinin çok sağlam olması gerekir, eğer kalsaydım aceleettirecektiniz ve yapının sağlamlığı tehlikeye düşecekti."Ayasofya'nın yapımı, 40 yıl sürdü. Büyük kubbenin üzerine altın bir haçtakıldı. Bu haç o zamanlar öyle parlaktı ki, güneş vurunca, ışığıAlemdağ'dan,hatta Istranca Dağlanrından dahi görülüyordu.Yılanlar imparotariçenin cesedini yiyorlarJustinyanus'un karısı İmparatoriçe Thedora,güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadındı. Ölünceyılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu. Bu nedenle kurşun birlahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti.Ancak efsaneye göre iki yılan, lahitte delikler açarak içeri girdiler vecesedi yediler. Şimdi Ayasofya'nın giriş kapısı üzerinde görülen delikleryılanların açtığı delikler olarak kabul edilir.Terler DirekAyasofya'nın kuzey batısında, dört köşeli beyaz mermerden oluşan bu direkteyaz ve kış aylarında durmaksızın terleme özelliği dikkat çekiyor. Bu nedenleyüz yıllar boyunca "Terler Direk" adı ile anılıyor. Günümüzde de insan boyuhizasında bronz levhalarla kaplı, ortasında yüzlerce yıldan bu yana,milyonlarca ziyaretçinin parmağını değdirmesi ile genişlemiş kocaman delikbüyük ilgi görüyor. Temelinde tılsım olduğuna hem Bizans'ın, hem Osmanlınıninandığı bu direğe "Uğurlu Direk", Ağlayan Direk", "Terleyen Direk","Hızır'ın parmağını soktuğu direk" gibi isimler yakıştırılmış.Bir dönem Ayasofya Müze Müdürlüğü görevi yapmış olan Sayın Erdem Yücel'in"Ayasofya'nın İslam İnanışları" adlı çalışmasında belirtildiği gibi, builginç konu bilim yönünden incelendiğinde, gözenekli bir taştan yapılansütun, zemindeki rutubeti kolaylıkla emmekte sonra da dışarıya kusmaktadır.Bu sebeple, hem Hiristiyanlar'ca hem de Müslümanlar'ca bu mermer sütunkutsal olarak tanınıyor. Ayrıca Ya Vedut Sultan'ın yürekler yakan "ahı"nınateşinden bu sütunun terlediği de anlatılıyor.Evliya Çelebi'nin belirttiği göre Hz. Muhammed'in tükürüğü ile yapılan harç,Mekke toprağı, zemzem suyu ile burada yapılmış, onun neminden ötürü de sütunsürekli terlemeye başlamış. Kutsal sayılıp ziyaretçilerin dilek için uzunsıralar oluşturduğu delik yanına gelenler sağ baş parmaklarını deliğe sokupmerkez noktasından saat ibresi yönünde tam bir tur yapacak şekilde daireyitamamlama sırasında dileklerini içlerinden geçiriyorlar. Bu sırada başparmakta nem hissedilirse dileğin tutacağına inanılıyor. Terler Direğindilek deliği günümüzde öylesine ün kazanmış ki Ayasofya'yı ziyaret edenturist grupları dilekte bulunmadan müzeden ayrılmıyorlar. Ayrıca politikmüze özellikli Ayasofya'ya gelen bir çok devlet adamı da "Terler Direk" dedilekte bulunuyor. Fransız Devlet Başkanı Mitterand, Bush, Turgut Özal,Micotakis Yakovas, Şah İsmail, İspanya Kralı Juan Carlos dilekte bulunanlararasında yer alıyorlar. (İstanbul'u ziyaret eden Kral Carlos, dilek taşındaparmağı ıslanırsa dileğin gerçekleşeceğini öğrenince deliğe parmağınısokmadan önce ıslatarak yaptığı hile ile gazetelere konu olmuştu).Kuyudaki şifalı suAyasofya'nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var. Eskiden bu kuyukalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi. Bunlar üçcumartesi art arda aç karnına buraya gelir, sabah namazını kılar ve bu sudaniçerlerdi.Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü. Kuyunun üzerindeyaklaşık 50 santim çapında, demir bir kapak var. 7 metrelik bir çubuksarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor. Su hâlâ mevcut, tadı tatlımsı vemineralli.Bu suyun ne tür bir bir bileşim taşıdığının, incelenmesi gerekir.Yüzyıllardır orada durduğuna göre acaba bozulmuş mudur? Sonra niçin kalphastalığına iyi geliyor? Bu da düşündürüyor. Yoksa suyun bir özelliği mivar? Bu soruların cevaplarını, devletin yetkili kurumlarına bırakıyoruz.Geçenlerde bilim dünyası çikolatanın içinde bulunan bir maddenin hormonaletki yaptığını açıkladı. Ama bu etki özellikle, aşk yüzünden kalbikırılanların üzerinde görülüyormuş. Demek ki, bu madde,beyinde aşırı üzüntüyaratan merkezi etkiliyor. Ayasofya' daki kuyunun şifalı suyunun da böylebir özelliği neden olmasın!Tabuta dokunursanız, Ayasofya yıkılırAyasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçtenyapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor.Yalnız bir tehlike var, "Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor. Çünkü tabutael sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.Kubbenin dört tarafında birer melek resmi var. Bunlar Cebrail, Mikail,İsrafil ve Azrail'dir. Bu melekler kanatlarını açmış bir biçimdeçizilmişler. İnanca göre Azrail, imparatorların ölümlerini, Mikail düşmansaldırılarını, Cebrail ve İsrafil ise olacak olayları haber veriyor.İnananlar, tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar... Tabutunkoruyuculuğunu da üstlenen melekler, ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış.Esrarengiz kapılarAyasofya'nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş birkapı var. Buna "açılmaz kapı" deniyor. Anlatılanlara göre Fatih SultanMehmet İstanbul'a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapınınönünde dua ediyormuş.Osmanlı ordusu kiliseye girince, Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapıbir daha açılmamış. Her paskalyada bu kapının önünde" kırmızı yumurtakabukları" ortaya çıkarmış...Bir de "Kapanmaz Kapı" miti var. Fetih günü, Fatih'in ordusundan biri bukapıya öyle bir vuruş vurmuş ki, kapı yere gömülmüş ve bir daha aslaaçılmamış...Pençe nişanıBinanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metreyükseklikte ele benzeyen bir iz var. Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre,fetih günü, Fatih Sultan Mehmet'in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemeretutunmuş. Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş. Buraya kadar bir şey yok. Amapençe izinin yerden 6 metre yükseklikte olduğu ve bu yüksekliğe, hiçbir atınerişemeyeceği düşünülürse, olayın esrarı bir anda ortaya çıkıveriyor.Gizli ayinBir başka olay Kanuni Sultan Süleyman döneminden. Gece bir derviş grubucamiye ibadet etmek için geliyormuş. Uzaktan Ayasofya' nın bütün ışıklarınınyandığını görmüşler, içeriden ilahi sesleri geliyormuş.Dervişler korkup içeri girmemişler, olay padişaha iletilmiş. Kanuniadamlarıyla bizzat gelmiş ve dışarıdan olayı aynen görmüş. Sonra içerigirilmesini emretmiş ama içeri girenler kimseyi bulamamışlar. Her yerkapkaranlıkmış. Bu da Ayasofya'nın, halk deyişiyle, pek tekin bir yerolmadığına işaret eden bir efsane...ayasofyanın mucizelerinin sonu gelmiyor...Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh'un gemisinin tahtalarından yapıldığıbir diğer inanç. Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce, yolcular bu kapıyagelir, dua eder ve Hz. Nuh'tan yardım dilerlermiş...Ayasofya'nın hikâyesi bundan ibaret değil. Birçok defa yıkılıp, sonrayeniden yapılan bu güzel yapının tarihi, insanoğlunun Dünya'daki serüvenininküçük bir parçası sanki...