21

21

21

21

21
01 Şubat 2010 - 09:35


 


Haberlerde enteresan bir olay ekrana geliyor!
Karayolu üzerinde denetleme yapan trafik ekipleri, rutin olarak durduğu sürücüden evraklarını istiyorlar.
Belli ki, alkol veya evrak bakımından problemi olan sürücü, ani ve kıvrak bir zeka ile durumu kurtarmaya çalışıyor!
“Plakamdaki 21’e taktınız değil mi? Diyarbakır’lı olmasam, beni durdurmazdınız!”
Hadi bakalım buradan yakın…
Plakaya da dikkat ediyorum:
34 ANC 21
Yani, 21 ile başlamıyor.
Diyarbakır’ı çağrıştırmıyor bile.
Trakya’daki binlerce aracın son harf gurubunun da 21 ile bitmesi doğaldır.
Hani geçenlerde, şovmen kardeşimiz Okan Karacan’ın yaptığı maskaralık vardı ya, aynen o tarz bir maskaralığa başlıyor sürücü!
“Kürt olduğum için bana bunu yapıyorsunuz! İlla ki dağa mı çıkalım yani?!”
Bu tarza karşı çıkan ve şivesinden de doğu kökenli olduğu anlaşılan trafik polisi, bu tarza karşı çıkıyor.
Olay karşılıklı olarak davacı olunmasına kadar da uzanıp, gidiyor.
Bu son derece enteresan, basit ama işin geldiği nokta bakımından çarpıcı bir örnektir.
BDP’li Belediye Başkanı, soruşturma için gözetim altına alınmak isteniyor.
Belediye binasının merdivenlerinde bir tartışma var.
Jandarma’ya direnen ve illa ki kelepçelenmek isteyen Belediye Başkanı, birazdan kelepçe ile dışarıya çıktığında, kendisini bekleyen hazır kıta taraftarları tarafından kahraman gibi karşılanıyor!
Ellerindeki kelepçeleri gösterip, etnik durumundan dolayı taciz edildiğini öne sürüyor!
Zılgıtlar diz boyu ve gırala gidiyor…
Bilhassa, bu şekilde götürülmek, onun adına sanki bir başarı gibi gösterileceğinden, mazlum durumu ile rolünü de bir güzel kesiyor!
Ne var ki, merdivenlerde, Jandarma ile tartıştığı ve kelepçesiz çıkmayacağını söylediği o bölümü, bir kameranın tespit ettiğini fark edemiyor!
Takke düşüyor ve kel görünüyor!
Bu türden meddahlıklara alıştık son zamanlarda.
Millet orada bunları kentlerine hizmet getirmeleri için mi, bu türden meddahlık yapmaları için mi seçiyor, anlamak zor.
Birkaç açıdan son derece şanslı bir bölgede yaşıyoruz.
Terör ve kaosun bulunmadığı bir yerdeyiz.
Yukarıda saydığımız meddahlıklarla karşılaşmıyoruz.
İşsiziz, karnımız aç belki ama en azından can ve mal güvenliğimiz tehlike altında değil.
Bunun ne büyük nimet olduğunu biliyor musunuz?
Bunu bir kere, bir kere daha düşünün lütfen…
Önemli bir not ve de rica bu arada da.
Yerel gazetelerde köşe yazılarına bakıyorum.
Sazı eline alan, ipin ucunu kaçırıyor! Yazıyor da yazıyor.
Bu konuda önemli eleştirilere rastlıyorum halk arasında.
İnanıyorum ki, o yazılanların üçte biri kadar bir yazı ile de, anlatılmak istenenler anlatılabilir.
Yoksa! Gazeteyi de doldursanız, okunmadıktan sonra, pek bir anlamı da yok.
Bunu da bir düşünün derim.
Sadece mesleğin içinden birisi olarak kabul edin bunu da.