Buraya da bu olur mu?

Buraya da bu olur mu?

Buraya da bu olur mu?

Buraya da bu olur mu?

Buraya da bu olur mu?
20 Kasım 2013 - 09:20

Kırklareli gün geçtikçe büyüyen İller içerisinde yerini almaya başladı. Nüfus çoğalıyor bölge genişliyor ve buna paralel olarak vatandaşın ihtiyaçları da çoğalıyor.




HABER MERKEZİ


Kırklareli gün geçtikçe büyüyen İller içerisinde yerini almaya başladı. Nüfus çoğalıyor bölge genişliyor ve buna paralel olarak vatandaşın ihtiyaçları da çoğalıyor.


Nüfusun yoğun olduğu yerlerin başında İstasyon Caddesi civarı ve Çarşı Meydanı olarak göze çarpıyor. Şehrimizde bu hareketlilik yaşanırken çarpık kentleşmenin önüne geçilmeye ve düzeltilmeye çalışılıyor ki geçmiş dönemlerde verilen kararların düzeltilmesi bir hayli zor ve aynı zamanda imkânsız gibi gözüküyor. 


Ancak buna rağmen alınan ve bir o kadar da garip olan kararlar mevcut. Son olarak ise İstasyon Caddesi’nin sonuna Show Düğün Salonu ve Çay Bahçesi’nin içerisine neredeyse açılan Taksi Durağı. Etrafta bir sürü boş alan varken ve müsait olan yerler varken neden bir Çay Bahçesi’nin içerisine Taksi Durağı konulur. Bahsettiğimiz yer özellikle yaz aylarında daha çok yaşları yüksek olan amcalarımızın ninelerimizin tercih ettiği yerlerden bir tanesi. 


Burada oturup çayını yudumlayan ve yola doğru kendilerini çevirip gazetesini sakince okuyan insanların mekânı ve buraya dikilen bu kulübenin Taksi Durağı olacağını duyanların tepkisi ise bir kat daha fazla. Tepkilerini dile getiren vatandaşlar genel olarak şunları söylüyor: “Burasını seçmenin bir anlamı ve manası var mı? Tek doğru olan şey burada bu bölgede Taksi durağının olmayışı ve ihtiyaç olması ama bunu tam parkın içerisine koymak akıllıca değil. Bu kararı kim neden almış merak ediyoruz.  Sanki çevrede başka boş bir yer yokmuş gibi buraya bunu dikmeleri tuhaf. Araçları da artık kaldırıma park etseler kimse ses çıkarmaz. Zaten neye tepki vereceğimizi şaşırdık. Sustukça nasıl olsa kimse sesini çıkarmıyor diye düşünüyorlar. Ancak hangi mantığa göre işler yapılıyor anlayamadık” dediler. (Serkan Koçtürk)